DOLAR

32,5253$% 0.26

EURO

34,8625% 0.21

GRAM ALTIN

2.442,61%0,19

ÇEYREK ALTIN

4.048,00%0,02

TAM ALTIN

16.168,00%0,01

BİST100

9.915,62%2,05

BİTCOİN

฿%

LİTECOİN

Ł%

ETHEREUM

Ξ%

RİPPLE

%

a
Mehmet Yüce

Mehmet Yüce

17 Nisan 2024 Çarşamba

Batı Gerçekten İnsan Haklarına Saygılımı?

Batı Gerçekten İnsan Haklarına Saygılımı?
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Batı gerçekten insan haklarına saygılımı?

YOKSA BU KAVRAMI ÇAĞDAŞ SÖMÜRGE ARACI OLARAK MI KULLANIYOR?

Tüm insanların sadece insan olmakla sahip olduğu temel hak ve özgürlükler insan hakları kavramı ile ifade edilmektedir. İnsan hakları; tüm insanların hiçbir ayrım gözetmeksizin yalnızca insan oluşlarından dolayı eşit, özgür ve onurlu yaşama hakkına sahip olması anlamına gelmektedir. Herkes, cinsiyet, ırk, renk, din, dil, yaş, tabiiyet, düşünce farkı, ulusal veya toplumsal köken, zenginlik gibi fark olmaksızın kanun karşısında eşittir. İnsanlığı koruyan en barışçıl silah olarak adlandırılan insan haklarının temelini 10 Aralık 1948 tarihli İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ile 04 Kasım 1950 tarihli Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi oluşturmaktadır.


O nedenle insan hakları denilince ilk akla gelen Avrupa ülkeleri ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesidir. Hukuki olarak insana bir güvence sağlayan insan hakları kavramı Batı kaynaklı olduğu için de doğal olarak insanların Batıya sempati duymasını sağlamaktadır. Batı da dahi olsa insan haklarının var olması ve bu hakları koruyan siyasal ve hukuki bir güvencenin sağlanmış olması tüm insanlık için bir kazınım oluşturmaktadır. Ancak gerçekten söz konusu insan hakları tüm insanlık için mi, yoksa sadece Batılı halklar için mi? Ya da insan hakları objektif olarak tüm insanlar için anlam ifade eden yüksek bir değer mi? yoksa Batı çıkarlarını koruyan içi boş süslü bir kavram mı? İsrail’in Gazze saldırısı sonrasında ABD ve Batı’nın sergilediği tavır yanında öncesinde Türk – İslam alemine ilişkin ortaya koydukları tavırlar göz önüne alındığında aslında Batı’nın insan hakları konusunda iki yüzlü olduğu ve bu temiz kavramı sömürgecilik politikasına alet ederek kirlettiği görülmektedir.


Peki Batı sadece insan hakları kavramı mı hegemonik amacı için bir araç olarak kullanmaktadır? Elbette hayır. Adalet, çağdaşlık, özgürlük, eşitlik vb gibi ulvi değerleri içeren diğer tüm kavramları da hegemonik amaçları için kullanmaktan çekinmemektedir. Çağdaş emperyalizmi yorumlayan Anouar Abdel-Malek ifade ettiği gibi, günümüz emperyalizm gerçek anlamda hegemonik bir emperyalizm olup, sadece silah ve kılıç yoluyla değil, aynı zamanda kalpler ve zihinleri kontrol etme girişimiyle, her zamankinden daha yüksek bir seviyeye getirilen akılcı bir şiddeti maksimum derecede kullanmaktadır.

Hegemonik emperyalizm bir taraftan Batı dışı dünyayı silahlı gücüyle kontrol altına alırken, diğer taraftan bu kontrolünü insan hakları, kadının özgürlüğü, ekonomik gelişme ve demokrasi gibi söylemler üzerinden normalleştirmekte ve bu kontrole insani bir yüz giydirmektedir (Bkz. Ali Balcı, İnsan Hakları Rejimi, Batı ve Yeni-Sömürgecilik: Evrensel İnsan Hakları Ne İşe Yarar? Türkiye Ortadoğu Çalışmaları Dergisi, Cilt: 3, Sayı: 2, ss.58-75).


Batı insan hakları, demokrasi, adalet, çağdaşlık gibi kavramları çağdaş emperyalizm için birer şemsiye kavram olarak kullanarak farklı kültürel pratiklerini Batı-dışına aktarmaktadır. Mesela Salman Rüşdi olayı, Kur’anın yakılması meselesi, Türk ve Müslüman ülkelerin değerlerine saldırılması fiilleri ve terör gösterileri gibi birçok olayları düşünce özgürlüğü gibi temel bir insan hakkı bağlamında ele alan ve bununla da yetinmeyerek Türk-İslam dünyasını insan hakları konusunda geliştirilmesi gereken bir coğrafya olduğunu beyan eden Batı, kendi kültürel dünyası içindeki benzer durumlar söz konusu olduğunda aynı stratejiyi izlemeyerek gerektiğinde ölçüsüzce şiddette başvurmaktadır. Aynı strateji Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından da izlendiği görülmektedir.

Salman Rüşdi davasını fikir özgürlüğü olarak değerlendiren AİHM, benzer dönemde Hristiyanlığa yönelik saldırı içeren kültürel ürünler için farklı bir politika izlediği görülmektedir. En ilginç olanı da AİHM İngiltere ve Avusturya’da Hristiyanlık karşıtı filmlerin (Das Liebeskonzil ve Visions of Ecstasy) dağıtımını yasaklayan kararları insan hakları ihlali saymazken, Rüştü’nün İslam’a saldırı olarak addedilen romanı ile ilgili başvuruyu düşünce özgürlüğü temelinde reddetmiştir.

Gelelim Karabağ sorununa…

Azerbaycan topraklarını işgali eden, dünyanın gözü önünde Hocali’de soykırım uygulayan ve bölgede meskûn Azerbaycanlıları göçe zorlayan Ermenilere karşı ses çıkarmayan Avrupa Parlamentosu, Azerbaycan’ın sivil zayiatı olmaması için azami özen gösterdiği ve hiçbir Ermeni’yi göçe zorlamadığı lokal-antiterör operasyonuna karşı Azerbaycan’ın “İnsan haklarının ve uluslararası hukukun ağır ihlali” ve “haksız askeri saldırıya” ile suçlayarak kınama kararı almıştır.

Yaklaşık 30 yıldır Ermenistan’dan zorla sürülen Azerbaycanlı göçmenlerin ve etnik Azerbaycanlı mültecilerin insan hakları ihlallerine göz yumman Avrupa Parlamentosu, BM Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin olumlu değerlendirmesi ve Azerbaycan’ın herhangi bir şiddet uygulamadığının doğrulanmasına rağmen Karabağ bölgesinde yaşayan Ermenilerin gönüllü olarak tehcirine ilişkin Azerbaycan’a iftira niteliğinde ve çirkin iddiaları içeren bir kararı onanması söz konusu kurumun izlediği çifte standarda ilişkin sadece bir örnek teşkil etmektedir.

İsrail’in Gazze saldırısına karşı ABD ve Avrupa’nın izlediği politika ise tam anlamıyla insan hakları için karar bir leke olarak tarihe geçecektir. Her ülke gibi İsrail’in de kendini savunma hakkı bulunmaktadır. Ancak burada İnsan Hakları Mahkemesinin temel değerlendirme kriterlerinden biri olan “ölçülülük ilkesi” göz ardı edilmemesi gerekir. Türkiye aleyhine farklı terör örgütlerinin protestolarını fikir hürriyeti kapsamında ele alan Avrupa her nedense İsrail aleyhine yapılacak tüm protestoları yasaklamayı fikir özgürlüğü kapsamında görmemektedir.

En ilginç olanı ise İsrail’e “cani” diyen ünlü piyanist Fazıl Say’ın İsviçre’deki 4 konseri iptal edilmesidir. Erdoğan’a hakaret içeren eylemleri fikir özgürlüğü olarak gören özgürlükler ülkesi İsviçre’nin İsrail’e cani diyen Say’ın konserleri bilemediğimiz hangi özgürlük kriteri kapsamında yasaklıyor acaba? Bu tür somut örnekler daha çoktur.


Evet Batı bakışı böyle… Buna seviniyor muyuz? Elbette hayır. Batı’nın bu değerleri içselleştirerek objektif uygulaması tüm insanlık lehinedir. Zira, insan haklarının korunması, arzulanan yüce bir hedeftir. Ancak bu kavram siyasallaşırsa ve sömürü aracına dönüştürülürse birtakım kirli amaçlara hizmet eder duruma gelir.

Ancak üzülerek belirtelim ki, burada bilge filozof Aliya İzetbegoviç’in şu sözleri ister istemez zihninizde beliriyor: “Bunu hiç unutma evlat! Batı hiçbir zaman uygar olmamıştır ve bugünkü refahı; devam edegelen sömürgeciliği, döktüğü kan, akıttığı gözyaşı ve çektirdiği acılar üzerine kuruludur.”. Ayrıca insanlık İsrail’i ziyaret eden ADB Başkanı’nın kendi Siyonist olarak ilan etmesini ve dışişleri bakana ise bir Yahudi olarak bölgeye geldiğini ilan etmesini unutmayacaktır.