a
Diğdem Kural Keskin

Diğdem Kural Keskin

04 Mart 2024 Pazartesi

Mutluluk nedir bilir misin?

Mutluluk nedir bilir misin?
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Bir pencere kenarında dertden uzak olabilmek mi? hayatı hiç hak etmedigi biçimde yaşamak mı?

Sevdiğine kavuşmak mı yıllar sonra, ayrılmak mı sevmediğini düşünüp de? yoksa birilerinin hala seni sevdiğini bilmen mi?

Zıpkın gibi delikanlıyken hastalanman ve direndiğini bilmen mi? mutluluk elle tutulur mu, istediğinde kucaklayabilir misin?

Yoksa son noktasını gördüğün ufuk kadar uzak mı? yenir mi! canın çektiginde şifa diye sallasan?

Peki gülmek mutluluk mu haksız yere kazanılmış zafer den?

İlletten kurtulmak mı, yoksa karşılaşmamak mı? tencerenin kapağı mutlu mudur, kapatılıp yanmadığında?

Aşk, sevgi gibi kelimeler mutluluk mu saçar insana?

Bir akıl hastasının gülüşü mutluluktan mıdır?

Ne için mutluluk vardır, sana olmadığında mutsuzluğunu hatırlatması için mi? uçmak mutluluk verir mi özgürlüğe?

“Yalandan mutluluk var” mıdır gerçeğini aradığımız bu alemde? ritim tutmak mutluluktan mıdır, yas yakanda ritim tutmaz mı?

Uzüm bağı mutlu mudur, meyvesini verdiğinde?

Son nefesini verirken mutlu mudur insan? düşününce mutlu olunabilir mi? Ayaklarına kapansan affeder mi mutluluk seni?

Patlak teker mutlu mudur, artık ezilmeyeceğini bildiğinden? bu nasıl birşeydir ki ömür boyu sürmez?

Nedir ki bu birini üzerken diğerini sâh eder?

Fiyatı ne kadardır, ucuz mudur satın alsak?

Resim yapmak mutluluk mudur, tasarımı hazır varlıktan?

Uzun boylu mudur mutluluk, boya göre insan seçer mi?

Kurşun misali körmü dür yoksa, adres sapıtır mı mutluluk?

Doğar mı mutluluk güneş gibi, ısıtır mı insanı?

Kaç kilodur bu yaa!

Ezilen var mıdır mutluluktan?

Nedensizce sevmeye benzer mi, karşılık beklemezsin ama senden cok sey almıştır?

Haram mıdır mutluluk, izinsiz alındığında?

Mutluluktan ölen var mıdır, cennetlik midir yoksa cehennemlik mi?

Oltaya gelir mi mutluluk, yem takmadığında?

Ana evinden giden gelin mutlu mudur ağlarken?

Ay ışığında yaşatabilir misin, gel-gitlere maruz kalır mı?

Gurbetten dönüşünü bekler mi mutluluk?

Ölme sebebi olabilir mi yada yaşama?

Mutluluktan uçulur da yüzülmez mi hiç?

Mutluluğa talep nedir! ihalesi yapılmaz mı?

#mutluluk #psikoloji #sorularcevaplar #aklimdavarbirseyler @cocukveailebursa

Devamını Oku

Unutulan Milli Değerler Yazısı

Unutulan Milli Değerler Yazısı
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Hadi ömer’ciğim anlat bakalım bana koca bir yılın bitişinden neler çıkardın dedim o da bana bir yıl da neymiş Diğdem abla bak unutulmaya yüz tutmuş koca bir tarih var dedi.. başladı anlatmaya. Ömer dedim ne güzel değerlerimiz bunlar hadi yazalımda herkes okusun.
Peki dedi ama benim kalemimden olsun ..

Haberyum


Ömer’in yazısı

Unutulan Milli Değerler Yazısı

Bizler yıllar önce çok daha farklıydık, değişiktik. Sonra bir şey oldu ve kimse ne olduğu anlamadı. Bir anda her şeyi unutmuştuk.

Peki bu nasıl olabilir? Mümkün değildi, Türkler yüzyıllar boyu var olmuş bir medeniyet nasıl olur da kendi özünü unutur?

Nasıl olurda kendini kaybeder. Biz yıllar önce uyarılmıştık elbet, Bilge Kağan yıllar önce taşlar üzerine yazmamış mıydı Orhun Kitabelerini.
Elbette yazmıştı, onun uyarılarını şöyle dinleyelim: “Üstte mavi gök çökmedikçe, altta yağız yer delinmedikçe, senin ilini töreni kim bozabilir?

Titre ve kendine dön.” Bilge Kağan bizi yıllar önce kendi özümüze dönmemiz için bizi uyarmıştı ve biz bunları dinlemedik ve bu yüzden anavatanımız olan Orta Asya’dan kaçmak zorunda kaldık kendimiz olamadığımız için hep yıllar boyunca hasarlar aldık.

Orta Asya’dan döndükten sonra o bizi nereye götürdü? Anadolu’nun kalbine gittik ve 3 kıtayı kapsayacak devasa bir imparatorluk kurduk.
Fakat bizim Osmanlı İmparatorluğumuz Avrupa’nın bolluk ve bereketine kandı, Arab’ın diline kandı ve elinde ne dili kaldı, ne kültürü.
Avrupa’nın bolluk ve bereketinin kültüründen geldiğini sandık ve kültürümüzü kaybettik. Bu durum günümüzde dahi etkisini göstermektedir. Ancak, bu durumun çözümü için halen geç değil.
Bu durumu düzeltmenin tek yolu kültürümüzü ve dilimizi yeniden hatırlayıp hatırlatmaktır.

Bu yazıyı yazmamın en büyük temeli budur. Umuyorum ki bu yazıyı görüp kendinize, özünüze dönmeyi başarabilirsiniz. İşte bazı uzun zaman önce unutulmuş eski Türk kültürleri:

1 – Nardugan Bayramı
Nardugan Bayramı 21 Aralık’ın gecesinde başlar ve 10 gün boyunca kutlanır.

Kökeni Orta Asya’dan gelen Nardugan Bayramı, aslında Noel’in atasıdır.

Aslında Hristiyanlar Noel’i bizim bayramımızdan almışlardır ki ağaç süsleme ve altına hediye koyma gibi çoğu gelenek aslında Türklere özgüdür. Biz bunları o kadar önce unutmuşuz ki onların bunu bizden kopyaladığını dahi farketmemişiz.

İnanışa göre Türkler o gece yeniden doğmuştur. Zaten Nardugan aynı zamanda Güneş Doğan anlamına da gelir.

2- Shapka
İsmi şapkaya çok benziyor değil mi? Bunu da uzun zaman önce Ruslara kaptırdık. Kenarsız kürk bir şapkadır bu.

Orta Asya’da ki Türkler tarafından uzun zaman önce kullanılmaktaydı fakat daha sonradan bu Rus kültürünün resmen bir parçası oldu ve Ruslarla sembolize edildi.

Bu tür şapkaların kullanımı günümüzde Rusya’nın soğuk bölgelerinde ve ulusal etkinliklerde kullanımı bolca görülür.

3- Dil ve Lehçeler
Bu durum Türkiye’de çok büyük bir etkisi yoktur ancak diğer Türk devletlerinde ciddi anlamda etki göstermektedir.

Yıllar önce Türkiye hariç tüm Türk devletleri Rusya ve Çin’in esareti altında yaşamaktaydı, bundan dolayı onlara Rusların dilleri dayatıldı ve günümüzde bile eskiden Rus esareti altında olan bütün ülkeler şu an Rus alfabesini kullanmaktadır.

Bu esaret dönemi içerisinde bu lehçe ve diller ciddi oranlarda unutulmuş ve kaybolmuşlardır.

Devamını Oku

Kendimden özür diliyorum!

Kendimden özür diliyorum!
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Hayatımızdaki tüm sorunları görmezden gelmek, umursamaz olmak, farkında iken o yöne bakmamak ,kendi canımızı acıtmaya, sorunların daha büyük olmasına yol açmaz mı sizce?


Tahammül ettiğimiz her şey bazen daha diplere götürmüyor mu?

IMG 3047


Bazen öfkeli ilişkilerimizde daha anlayışlı davranıp alttan almak ,karşımızdaki kişinin sakinleşmesini beklemek bizim için daha iyileştirici olduğunu düşündürür fakat bir bakarsınız kendimize karşı kontrolümüzü tamamen kaybetmeye başlamışızdır.


Bize sorulmadan verilmiş kararlar konusundaki sessizliğimiz, hiçbir şeyin sorulmadığı bir yok sayılmaya neden olmaz mı ?

Duygusal olarak istismar edilmişliğimiz karşısındaki kabullenici tavrımız rahatsız olduğumuz gerçeğinin fark edilmemesine neden olabilir bazen de..


Terk Edilme tehditlerini kabullenişimiz bizim korkumuz olarak görülüp ,kontrolümüzü dahi kaptırmamızla sonuçlanabilir.

IMG 3052 1


Yalnız kalmaktan korktuğumuz için sessizliğe bürünüp boyun eğmek, bağımlı kişiliğimizden kaynaklanıyor olabilir.


Bu yüzden tahammül sınırlarımız bir seçim olarak algıladığında hayatımızın işlevsel akışını değiştirecektir.
Hayatımızdaki kimi insanlar kendilerini üstün olarak hissedebileceği ve kontrol edebileceği insanları seçerler, bu şekilde kendi zayıflıklarını örtebilirler.


Bizler bunu kendimize neden yapıyoruz, neden izin veriyoruz? aslında yanıtı şudur; biz kendimize güvenmiyoruz, çünkü yalnız kalmaktan korkuyoruz kendi gücümüze güvenmiyoruz bizlere daha çocukken öğretilen gerçek budur.


Toplumsal kurallara uymanın ve boyun eğmenin zorunlu olduğu , yoksa topluma kabul edilmeyip herkes tarafından dışlanıp yalnız kalacağımız korkusu,daha küçücükken beynimize işlendi.

Sanarız ki bizi yaralayanların merhemi onlarda, sadece onlar iyileştirebilir yaralarımızı, onlar yaraladıysa sadece onlar iyi olmamızı sağlayabilir.


Aslında bizi iyileştirecek olan onlar olsaydı, zaten yaralamazlardı. Bu gerçeği çok sonra fark ederiz bizler bizi yaraladığını dahi fark etmeyen insanlardan bizi sarmasını bekleriz.

IMG 3044


Oysa ben kendime arka çıkmazsam, ben kendimi kollamazsam ,kendime karşı kapsayıcı olmazsam ,kendime sevgiyle yaklaşmazsam ,kendimi kabul edip saygı duymazsam, kendime karşı sabırlı olmazsam
yani ben kendime karşı acımasız olursam o zaman kim bana iyi gelebilir ki?

Tüm bunlar için ;öncelikle farkında olduğum şeyleri diğer insanlara göstermek için harcadığım çabaya ,
ve kendimden çok fazla ödün vermemi isteyen insanlara çok fazla tolerans tanıdığım için ,
bir çöp kutusu olmama izin verdiğim için ,yıllarca daha iyi bir insan olmak için kendimi tükettiğim ,feryat figan isyan eden bedenimi dinlemediğim için ,kendimden özür dilerim..


En çok da verdiklerim kadar alabileceğime inandığım ,hiçbir şey alamadığım insanlara fazla kaptırdığım için ..

Geçmiş bir tecrübe, gelecekse yaşanmamış bir sır henüz ..

Ekran Resmi 2023 11 24 12.29.17

Ben şu andayım şu anımı tekrar yaşamam mümkün değil. Ben şu an varım ,şu an hissediyorum ,şu an düşünüyorum ..

DİĞDEM KURAL KESKİN
AİLE DANIŞMANI VE ÇOCUK TERAPİSTİ

Devamını Oku

MEME

<strong>MEME</strong>
1

BEĞENDİM

ABONE OL

Yeni yazı serimizin ilkini çok saygıdeğer hekim arkadaşım Serpil Bilgin Akyağcı ile açıyoruz. 

Yazımızın konusu isminden de anlaşılacağı gibi ilk varoluş nesnemiz meme.

Sevgili Serpil; -ne demiş Neşet Ertaş? 

“Kadınlar insandır, bizler insanoğlu” 

Kadınlar insanlığı rahminde oluştururken memesinde büyütür, (dolayısı ile bizler de bu sebeple;  memeyi insanın ilk arkadaşı diye açıklarız) 

Ve sevgili Serpil devam ediyor – yine de buna rağmen her hastam, hem organından hem de onun adından utanır. 

Haberyum 2

Ben de bu yüzden ısrarla onun adı “göğüs” değil “meme” derim. 

Çünkü meme utanılacak değil gururlanılacak bir organdır diye de eklerim.

Ne kadar haklıydı segili doktorumuz. 

Ben de şimdi ilk arkadaş konusunu açıklamak istiyorum. 

İnsanoğlunun doğumunun hemen ardından ilk tanıştığı nesnedir “meme”.Doğar doğmaz en lezzetli besin kaynağı meme ve bu nesnenin sahibi anne ile kurulan ilişki kişiliğin en temel yapı taşlarını oluşturur. 

Çoğu bebek meme ile uzun süreli ya da kısa zamanlı da olsa bir ilişki içindedir. 

Bebeğin meme ile ilişkisi yaşamı ve ileriki ilişkileri için de önemlidir. 

Yaşamın bu ilk evresine “oral dönem” diyoruz. 

Haberyum 1

Oral dönem içerisinde yeterince beslenemeyen ya da aşırı bir şekilde beslenen bebeklerde ileriki yaşamlarında “oral takıntılar” gözlenmektedir. 

Mesela sigara ve alkol alışkanlığı ya da yeme bozukluğu gibi.

Doktorumuz -aslında sözlerimiz bile bunun üzerine farkındaysan. 

Örneğin helal bir şey için deriz ki; “anasının ak sütü gibi” ya da küçük çocuklara “süt kuzusu” deriz mesela. 

Ya da zorlandığımızda “emdiğim süt burnumdan geldi”. 

Heryerde , herşeyde yaşamda aslında meme bir kadın için dişiliğinin sembollerinden belkide en önemlisidir. 

Onu erkekten ayıran en önemli farklardan biri memesidir. 

Oysa daha küçükken utandık memelerimizden. Ergenliğe giren kızlar sırf memelerini saklamak için eğik yürüdüler, bu sebeple omurga bozuklukları yaşamak zorunda kaldılar. 

Bizler bilinçli ebeveynler olarak çocuklarımıza anatomik farklılıklarını ve kenddi özlerini sevmeyi, onlardan utanmamayı öğretmeliyiz.

Şimdi gelelim hem duygusal hem de fizyolojik açıdan bu kadar önemli organımız mememiz için neler yapabiliriz?

Öncelikle organımıza doğru dokunmayı öğrenip dokusunu hissedersek eğer sonrasında oluşan en ufak farklılığı da daha kolay anlayabiliriz. 

Haberyum

Haydi sevgili kadınlarımız bugünden itibaren her ay adetimizin hemen bitiminde memelerinizi kendi kendinize muayene edin. 

Eğer 40 yaş altı iseniz 2 yılda bir doktor kontrolü , 40 yaş üzerindeyseniz yıllık mamografi ve doktor kontrolüne başvurunuz.

Kendi kendinizi muayenede yatarak ya da ayakta parmaklarınızın uç kısımlarıyla memeyi içten dışa veya dıştan içe dairesel hareketler ile kontrol ediniz. 

Elinize bir kitle gelirse hemen panik olmayın ve mutlaka bir genel cerrahi uzmanına başvurun. 

Unutmayın “erken teşhis hayat kurtarır”

Diğdem Kural Keskin

Aile Danışmanı ve Çocuk Terapisti

Devamını Oku