GündemYazarlar

Türk Devletleri Teşkilatının Şuşa Zirvesi Ve Karabağ Beyannamesi

Mehmet YÜCE

Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in talebi üzerinegerçekleşen Türk Devletler Teşkilatı’nın (TDT) gayri resmi zirvesi 5-6 Temmuz tarihinde Türk Dünyası Medeniyet başkenti Şuşa’da yapıldı. Birçok ilklerin yaşadığı bu zirve hem sembolik olarak hem de içerik olarak dikkat çekici olmuştur. Zirvesinin Şuşa’da yapılması hem Azerbaycan içkamuoyuna dünyaya verilen çok önemli bir mesajdır. Azerbaycan’ın tarihi ve kültürel açıdan önemli şehirlerinden biri olan Şuşa, Türk dünyası ile olan derin tarihi ve kültürel bağları bulunması, bu tür bir zirvenin burada yapılmasını anlamlı kılmaktadır. Bilindi üzere Türk Dünyası Kültür Başkenti olan ve aynı zamanda 2024 yılı için İslam Kültür Başkenti ilan edilen Şuşa, Karabağ Zaferinin sembolü haline gelmiş bir şehirdir. TDT’nin gayri resmi zirvesi burada yapılmış olması, Şuşa’nın temsil ettiği değerlerin Türk Dünyası tarafından kabulü aynı zamanda Türk Devletlerinin Karabağ meselesinin Azerbaycan’ın haklı mücadelesinin ve zaferinin yanında olduklarının siyasi olarak onayı anlamına gelmektedir. Diğer taraftan bu zirve, Türk devletlerinin dayanışma ve işbirliği mesajını güçlendirmek için stratejik bir hamle niteliğinde olmuştur. Zirve için Şuşa’nın seçilmesi, Türk dünyasının birlikte hareket etme kararlılığını ve ortak çıkarlarını vurgulayan güçlü siyasi bir mesajdır. 

Bu zirvenin içerdiği siyasi mesaj yanında Karabağ’ın yeniden inşası, bölgesel güç dengesi, ekonomik ve stratejik anlamda da önemli mesajlar içermektedir. Dağlık Karabağ Savaşı sonrasında Azerbaycan’ın Karabağ bölgesindeki egemenliğini pekiştirmesi ve bölgenin yeniden inşa süreci, bu zirvenin Şuşa’da yapılmasını daha da anlamlı hale getirmektedir. Zirvenin Şuşa’da gerçekleştirilmesi, uluslararası topluma ve özellikle Türk devletlerine, Karabağ’ın yeniden inşasına ve Azerbaycan’ın bölgedeki egemenliğine olan desteği göstermektedir. Diğer taraftan TDT’nin Şuşa’datoplanması, bölgedeki güç dengesini de etkileyebilir. Buradaözellikle Ermenistan ve destekçilerine yönelik ciddi bir mesaj verilmekte ve bölgedeki Türk devletlerinin etkinliğini artırılması yönünde atılan önemli bir adım olarak görülmektedir. Bu bağlamda T.C. Dışişleri Bakanı sayın Hakan Fidan’ın “Küresel güç rekabetinin coğrafyamıza sirayet etmesini önlemek için saflarımızı sıklaştırmalı, imkanlarımızı müşterek refahımız için kullanmalıyız. Bu bilinçle bölgesel sahiplenme ve bölgesel işbirliği, müşterek çalışmalarımızın iki temel ilkesini teşkil etmektedir.” ifadelerini bu eksende okumak mümkündür. 

Şuşa’da gerçekleştirilen zirve, Türk Dünyası için ekonomik ve stratejik işbirliği fırsatlarını tartışma imkanı vermiştir. Türk devletleri arasındaki ekonomik bağların güçlendirilmesi, ortak projelerin hayata geçirilmesi ve bölgesel kalkınma için önemli adımlar atılabilir. Bu fırsatları özellikle Cumhurbaşkanı Aliyev açılış konuşmasında net bir şekilde görmek mümkündür. Türk ülkeleri ile ilişkilerin genişletilmesi, Türk dünyasının ve Türk Devletleri Teşkilatının güçlendirilmesi Azerbaycan’ın dış politikasının öncelikli yönü olduğunu ifade eden sayın Aliyev, “Biz büyük bir coğrafi alanı kapsıyoruz, üye ülkelerde olumlu demografik dinamizm gözlemleniyor, askeri potansiyelimiz savaş meydanlarında defalarca kanıtlanmıştır. Zengin doğal kaynaklarımız, bunların taşınması için modern altyapımız, Orta Asya’yı, Kafkasya’yı Akdeniz ve Karadeniz limanlarıyla birleştiren ulaşım koridorları, zengin ve kadim tarihimiz, kültürümüz bizim büyük servetimizdir. Halklarımızın geleneksel değerlere bağlılığı ve aynı etnik köklere sahip olmaları ülkelerimizi sıkı bir şekilde birleştiriyor” sözleriyle Türk Devletleri arasında güçlü işbirliğini tesis edecek hususları belirtmiştir. Aliyev, sözünün devamın da ise “ 21. yüzyıl Türk dünyasının gelişim çağı olmalıdır” vurgusunu yaparak TDT’nin nihai hedefini ortaya koymuştur. 

Şuşa zirvesinde yaşanan bir ilk de KKTC’nin ilk kez katıldığı zirve olmuştur. KKTC’nin Şuşa Zirvesi’ne davet edilmesi, hem KKTC’nin uluslararası alanda tanınması ve meşruiyet kazanması açısından hem de Türk dünyası içindeki dayanışmanın ve işbirliğinin güçlenmesi bakımından büyük bir öneme arz etmektedir. Zirveye diğer ülkelerle eşit statüde katılan KKTC’nin jeopolitik konumu, Doğu Akdeniz’deki stratejik önemi nedeniyle Türk Devletleri arasında ekonomik, siyasi ve askeri işbirliğinin artmasına katkı sağlayacaktır. Bu süreç bir taraftan KKTC’nin tanınmasına giden yolu açacaktır, diğer taraftan ise Türk dünyasının bir bütün olarak daha güçlü ve etkili bir güç merkezi haline gelmesine katkıda bulunacaktır. Aynı şekilde bu durum TDT’yi sorun çözen bir mekanizma haline getirecek ki, bu husus sayın Aliyev’in Türk Devletleri Parlamenter Asamblesi (TÜRKPA) 13. Genel Kurulu dolayısıyla Bakü’de bulunan Meclis Başkanlarıyla yaptığı görüşmede “Gün gelecek dünyanın tüm sorunları Türk Devletleri Teşkilatı ile istişare yoluyla çözülecektir” sözleriyle dile getirmiştir. 

Her ne kadar Türk Cumhuriyetlerinin devlet başkaları Karabağ’da farklı zamanlarda ve farklı şehirlerini ziyaret etmiş olsalar da ilk kez tüm liderler birlikte işgalde kurtarılmış bölgede ve toprak bütünlüğü sağlamış Azerbaycan’da yaptıkları üst düzey bir toplantı olmuştur. Karabağ işgal altında olması sadece Azerbaycan’ı değil aynı zamanda tüm Türk Dünyasını rahatsız etmiş, ciddi bir travmaya neden olmuştur. Bu nedenle Karabağ zaferine de tüm Türk Devletleri sahip çıkmış, zafer sonrası İstanbul’da yapılan zirvede başarısından dolayı Cumhurbaşkanı Aliyev’e Türk Dünyası Nişanesi verilmiş, her bir Türk Devleti Karabağ’da bir eğitim kurumu açmıştır. 

Zirve sonunda liderler “Karabağ Deklarasyonu”naimzaladılar. Böylece Şuşa’da Türkiye-Azerbaycan arasında imzalanan tarihi öneme sahip “Şuşa Beyannamesi”nden sonra önemli bir beyanname daha imzalanmış oldular. Deklarasyonda liderler savunma sanayi alanında ortak faaliyetlerin sürdürülmesi, uzay projeleri alanında ortak çabada bulunulması, COP29 programı kapsamında “Dağlar ve İklim” girişiminin desteklenmesi, dijital ekonomi, dijital altyapı, sürdürülebilir kalkınma ve temiz enerji alanında işbirliği yapılması, enerji sistemleri arasında entegrasyona gidilmesi konularında ortak irade beyanında bulunulmuştur. Ayrıca bu deklarasyonda Gazze’de insani durumla ilgili derin endişeler dille getirilmiş, Gazze’de sivillerin ayrımı gözetmeksizin hedef alınması kınanmış ve Gazze’de derhal ateşkes ve insani yardım çağrısında bulunulmuştur. Böylece Türk dünyasında “Karabağ” denildiğinde artık Ermeni işgalinde olan Türk toprağı değil, Türk Dünyası ile ilgili önemli karaların alındı “Karabağ Deklarasyonu” akla gelecektir. 

Sonuç olrak, TDT’nin gayri resmi zirvesinin Şuşa’da yapılması, sadece sembolik bir anlam taşımakla kalmaz, aynı zamanda Türk dünyasının gelecekteki işbirliği ve dayanışma stratejileri açısından da önemli bir dönüm noktası olarak tarihe geçecektir. O nedenle Şuşa Zirvesi bugüne kadar yapılan çalışmaların sonucu ve Türk Dünyasını entegrasyona götürecek adımların başlangıcı olacağını söylemek mümkündür. Cumhurbaşkanı Aliyev’in ifade ettiği gibi Azerbaycan her zaman Türk dünyasının sıkı bir şekilde birleşmesi, onun siyasi, ekonomik ve askeri gücünün artması, küresel arenada bir güç merkezine dönüşmesi için çaba göstermiştir. Hedef, 21. asrın Türk asrı olması ve Türk Devletleri Teşkilatı dünya çapında güç merkezlerinden biri haline gelmesidir. Biz birlikte daha güçlüyüz. Bunun farkında olup, bu bilinçle hareket edersek 21. asrın Türk asrı olacağından kuşkusuz olmasın. 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu