a
Şehla Aslan

Şehla Aslan

22 Şubat 2024 Perşembe

Azerbaycan ünlü yazarı Mevlüt Süleymanlı’yı kaybetti!

Azerbaycan ünlü yazarı Mevlüt Süleymanlı’yı kaybetti!
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Mevlüt Süleymanlı, Azerbaycan edebiyatının tanınmış şair ve yazarlarından biridir. 1960 Nesri kuşağına ait olan Süleymanlı, sosyalist realizmin sınırlarını aşan, insanı ve halk kültürünü merkeze alan, özgün bir üslupla eserler vermiştir. Onun şiirleri, romanları, öyküleri, oyunları ve senaryoları Azerbaycan edebiyatında önemli bir yere sahiptir. Süleymanlı, Oğuzların binlerce yıllık kültürünü ve engin dünyasını sanatının temel taşı olarak kullanmış, vatan ve millet aşığı bir edebiyatçı olmuştur.

Süleymanlı’nın en bilinen eserlerinden biri “Göç” romanıdır. Bu romanda, Azerbaycan halkının tarih boyunca yaşadığı göçler, acılar, zulümler, direnişler, umutlar ve hayaller anlatılır. Roman, Azerbaycan’ın bağımsızlık mücadelesini de yansıtır. Süleymanlı, romanın kahramanlarını gerçekçi bir şekilde tasvir eder. Onların duygu, düşünce ve hayat tarzlarını yansıtır. Roman, Azerbaycan halkının bütün tarihini kapsayan bir konusu olması sebebiyle de oldukça önemli bir eserdir.

WhatsApp Image 2024 02 22 at 12.19.41 2

Mevlüt Süleymanlı’nın diğer bir meşhur eseri “Şeytan” hikayesidir. Bu hikâyede, yazar, Sovyet döneminde yaşanan baskı, yolsuzluk, adaletsizlik ve ahlaksızlık gibi olumsuzlukları eleştirir. Hikâyenin kahramanı olan Şeytan, toplumun çürümüşlüğünü gösteren bir semboldür. Şeytan, insanların zaaflarını, korkularını, ihtiraslarını ve günahlarını kullanarak onları kendi tarafına çeker. Hikâye, Sovyet sisteminin insanları nasıl Şeytan’ın kuklası haline getirdiğini anlatır.

Azerbaycan’ın bağımsızlık mücadelesini ve Sovyet yönetimine karşı direnişi konu alan “Ceviz Kurdu” romanı Azerbaycan halkının tarihindeki önemli olayları ve kişileri de yansıtır. Romanın kahramanı olan Ceviz Kurdu, Azerbaycan’ın özgürlüğü için savaşan bir gerilladır. Ceviz Kurdu, hem Sovyet güçleriyle, hem de kendi içindeki çelişkilerle mücadele eder.

Yazrın Azerbaycan’ın Karabağ sorunuyla ilgili yaşadığı acıları ve zorlukları anlatan bir değer eseru “Günah Duası” romanıdır. Romanın kahramanı olan Günah Duası, Karabağ’da Ermeniler tarafından katledilen Azerbaycanlıların intikamını almak için savaşan bir askerdir. Günah Duası, hem Ermenilerle, hem de kendi vicdanıyla savaşır. Roman, Azerbaycan’ın Karabağ’daki haklı davasını ve çektiği ızdırapları gösterir.

“Ses” romanında ise, yazar, Azerbaycan’ın kültürel ve tarihi mirasını korumak için verilen çabayı anlatır. Romanın kahramanı olan Ses, Azerbaycan’ın eski ve unutulmuş şarkılarını, hikâyelerini, efsanelerini ve geleneklerini araştıran bir müzikologdur. Ses, bu araştırması sırasında hem Azerbaycan’ın zengin kültürünü keşfeder, hem de kendini tanır. Roman, Azerbaycan’ın kültürel kimliğinin önemini vurgular.

Süleymanlı’nın şiirleri de Azerbaycan şiirinde özgün bir yere sahiptir. Onun şiirleri, halk şiirinin özelliklerini taşır. Süleymanlı, şiirlerinde doğa, aşk, özlem, yurt sevgisi, hüzün, öfke gibi temaları işler. Şiirlerinde sade ve akıcı bir dil kullanır. Şiirlerindeki ritim, uyak ve ses uyumları da dikkat çeker. Süleymanlı’nın şiirlerinden bir örnek vermek gerekirse:

Bir ünvan
Bir ünvan var, bilmirəm haradadır,
Bir ünvan var, bilmirəm kimindir.
Bir ünvan var, bilmirəm nə vaxtdır,
Bir ünvan var, bilmirəm nəyindir.
 
Bir ünvan var, bilmirəm nə deməkdir,
Bir ünvan var, bilmirəm nə deməkdir.
Bir ünvan var, bilmirəm nə deməkdir,
Bir ünvan var, bilmirəm nə deməkdir.
 
Bir ünvan var, bilmirəm nədir onun,
Bir ünvan var, bilmirəm nədir onun.
Bir ünvan var, bilmirəm nədir onun,
Bir ünvan var, bilmirəm nədir onun.
 
Bir ünvan var, bilmirəm nədir mənim,
Bir ünvan var, bilmirəm nədir mənim.
Bir ünvan var, bilmirəm nədir mənim,
Bir ünvan var, bilmirəm nədir mənim.

Bu şiirde, Süleymanlı, bir ünvanın kendisi için ne anlama geldiğini sorgular. Ünvan, hem bir yer, hem bir kişi, hem bir zaman, hem de bir şey olabilir. Ünvan, hem bir arayış, hem bir özlem, hem bir belirsizlik, hem de bir varoluş olabilir. Süleymanlı, bu şiirde, kendini ve hayatını bir ünvanla ifade etmeye çalışır.

Süleymanlı’nın fikirleri, Azerbaycan edebiyatında ve toplumunda etkili olmuştur. Süleymanlı, Azerbaycan’ın bağımsızlığı, birliği, kültürü, tarihi ve geleceği için mücadele eden bir yazar olarak tanınmıştır. Süleymanlı, Azerbaycan halkının değerlerini, geleneklerini, inançlarını, duygularını ve düşüncelerini eserlerinde yansıtmıştır. Süleymanlı, Azerbaycan edebiyatının ve kültürünün gelişmesine katkıda bulunmuş, Azerbaycan halkının sesi olmuştur.

 Mevlüt Süleymanlı’nın vefatı, Azerbaycan edebiyatı ve kültürü için büyük bir kayıptır. Süleymanlı, Azerbaycan’ın yetiştirdiği değerli bir sanatçı, vatansever bir yurttaş, örnek bir insandır. Süleymanlı’nın eserleri, Azerbaycan edebiyatının ve kültürünün bir parçası olarak yaşayacak, Azerbaycan halkının kalbinde yer alacaktır. Süleymanlı’nın ailesine, yakınlarına, sevenlerine ve Azerbaycan halkına başsağlığı diliyorum. Mevlüt Süleymanlı’nın ruhu şad olsun!

 Şehla Aslan,

Araştırmacı Yazar

Devamını Oku

Kadınlar ve Bilim: Sorunlar ve Çözüm Önerileri

Kadınlar ve Bilim: Sorunlar ve Çözüm Önerileri
1

BEĞENDİM

ABONE OL

BİLİMDE KADINLAR VE KIZ ÇOCUKLARI GÜNÜ

11 Şubat, Uluslararası Bilimde Kadınlar ve Kız Çocukları Günü, dünyanın dört bir yanındaki kadınların ve kız çocuklarının bilimdeki başarılarına odaklanan anlamlı bir gündür. Bu özel gün, UNESCO ve Birleşmiş Milletler tarafından kadınların bilim alanında daha fazla yer almasını teşvik etmek, cinsiyet eşitliğini sağlamak ve her yaş grubundaki kız çocuklarının bilim, teknoloji ve girişimcilik alanlarına katılımını desteklemeyi ve teşvik etmeyi amaçlamaktadır. Kadınlar ve kızlar, bilimdeki potansiyellerini keşfetmeye, sınırları zorlamaya ve dünyayı daha iyi bir yer haline getirmeye devam ediyorlar. Onların bilimdeki katkıları, geleceğin daha aydınlık ve daha adil bir yer olmasına yardımcı olacaktır. 

Bu anlamlı gün, kadın bilim insanlarının ve geleceğin bilim kadınlarının başarılarını kutlamak, onları teşvik etmek ve bilim dünyasında daha fazla kadının yer almasını sağlamak için bir fırsattır. Bilimde kadınların rolü, toplumun ilerlemesi ve sürdürülebilir kalkınma için kritik öneme sahiptir.

BİLİMDE CİNSİYET EŞİTSİZLİĞİ

Cinsiyet eşitliği, geleceği inşa etmek açısından son derece önemlidir. Ne yazık ki, kadınlar ve kızlar bilim alanında kariyer yaparken engellerle karşılaşmaktadır. Bu, dünyamızın büyük bir potansiyelden mahrum kalmasına yol açar.

Bugün dünya genelinde kadınlar, bilimsel topluluğun sadece üçte birini oluşturuyor. Ayrıca, daha az finansal kaynak ve yayın imkanına sahipler ve en iyi üniversitelerde erkeklere göre daha az lider pozisyonunda bulunuyorlar. Bazı bölgelerde kadınların ve kızların eğitim imkanları sınırlı veya hiç yok – bu, toplumlar için zararlı ve insan haklarının ciddi şekilde ihlali anlamına gelir. İklim değişikliğinden sağlığa, yapay zeka ile ilgili inovasyonlara kadar, bilimsel keşiflerde kadınların ve kızların eşit katılımı, herkes için işleyişin teminatıdır.

Araştırmalara göre, iklim değişikliği sonucunda 158 milyon kadın ve kız yoksulluğa sürüklenmiştir. Bu sayı erkeklerin toplam sayısından 16 milyon fazladır. Kadınlar ve kızlar, gerekli kaynaklara ve hizmetlere daha az erişime sahiptir ve cinsiyet temelli şiddetin çeşitli formlarına daha duyarlıdır. İklim değişikliği ve doğal felaketler sonucunda göç edenlerin yüzde 80’ini kadınlar ve kızlar oluşturur. Onların doğal felaketlerden sonra ölme riski de 14 kat daha fazladır.

NEDEN KADINLAR VE KIZLAR BİLİM ALANINDA AZ YER ALAR?

Kadınların ve kızların bilim alanında daha az yer almasının birkaç nedeni vardır. Örneğin, toplumda hala yaygın olan cinsiyetle ilgili normlar ve stereotipler, kadınların bilim ve teknolojiye katılımını sınırlayabilir. “Bilim erkek işidir” gibi inançlar, kadınları bu alana yönlendirmekten alıkoyabilir. Ayrıca, bazı bölgelerde kadınlar ve kızlar eğitim fırsatlarından yoksun kalabilir. Eğitim eksikliği, bilim alanında kariyer yapma şansını azaltabilir. Bilim alanında başarılı kadın rol modellerinin sayısı hala sınırlıdır ve bu, genç kızların bu alanda ilerlemeyi düşünmelerini engelleyebilir. Bilim ve teknoloji alanlarında çalışma ortamı bazen kadınlar için zorlayıcı olabilir. Cinsiyet temelli ayrımcılık, terfi fırsatlarının azalmasına yol açabilir. Bazı toplumlarda kadınlar bilim alanında çalışmanın “uygun” olmadığına inanabilirler ve bu baskılar, kadınların bilim kariyerine yönelmelerini engelleyebilir. Bu sorunun üstesinden gelmek için, eğitimde cinsiyet eşitliğine odaklanmalı, kadınları bilim alanında desteklemeli ve rol modellerini teşvik etmeliyiz. Ayrıca, bilim ve teknoloji alanlarında kadınların liderlik pozisyonlarına yükselmesini sağlayacak politika ve uygulamalar geliştirmeli, kadınların bilimde ilerlemesini desteklemek için programlar hazırlanmalı ve tüm yeteneklerin geliştiği bir iş ortamı yaratılmalıdır.

EĞİTİMDEN BAŞLANILMALI…

Kadınların eğitimi ve güçlendirilmesi için bir dizi önlem alınabilir. Mesala, kadınların eğitim programlarına katılımını teşvik etmek, bilgi ve becerilerini artırmalarına yardımcı olur. Bu, sivil toplum merkezleri, üniversiteler ve diğer eğitim kurumları tarafından düzenlenebilir. Eğitim içeriklerinde cinsiyetçi bilgi tabanını ortadan kaldırmak, kadınların görünürlüğünü artırır ve güçlenmelerine katkı sağlar. Kadınların iş hayatında desteklenmesi ve meslek sahibi olmaları için düzenlemeler yapılmalıdır. Bu, ekonomik şiddet mağduru kadınlara yönelik önemli bir adım olacaktır. Erkeklere yönelik eğitim, sağlıklı iletişim kültürünün oluşturulmasına katkı sağlar ve şiddeti bir iletişim biçimi olarak kullanmaktan vazgeçmelerine yardımcı olur. Kız çocuklarının eğitimine erişim sağlamak için köy gibi küçük bölgelerde servis hizmetleri sunulmalıdır. Bu, eğitim fırsatlarını artırarak kadınların güçlenmesine katkı sağlar. Kadınların eğitimi, toplumun ilerlemesi ve sürdürülebilir kalkınma için kritik bir öneme sahiptir. Cinsiyet eşitliği ve kadınların güçlenmesi, geleceğimizi inşa etmek açısından hayati önem taşır.

BİLİMDE ÖRNEK İSİMLER Yazının sonunda kadınların bilimdeki rolüne dair örnek verelim: Marie Curie: Nobel ödülü kazanan ilk kadın bilim insanıdır. Radyoaktivite alanındaki çalışmalarıyla tanınır. Özellikle radyum ve polonyum elementlerini keşfetmesi ve radyoaktif özelliklerini incelemesi büyük bir başarıdır. Rosalind Franklin: DNA’nın yapısını keşfetmede önemli bir rol oynadı. X-ışını kristalografi yöntemiyle DNA’nın çift sarmal yapısını anlamamıza katkı sağladı. Ancak kredi genellikle erkek meslektaşlarına gitti. Jane Goodall: Ünlü primatolog ve doğa koruyucusu. Şempanzelerin davranışlarını inceleyerek önemli bilgiler elde etti. Doğal yaşam alanlarında yaptığı gözlemler, primatların sosyal yapıları ve çevreleriyle etkileşimleri hakkında değerli bilgiler sunar. Ada Lovelace: Bilgisayar programlamasının öncülerinden biri olarak kabul edilir. İlk algoritmayı yazan kişi olarak bilinir. Charles Babbage’in Analitik Makine’si için yazdığı algoritma, modern bilgisayar programlamasının temellerini atmıştır. Chien-Shiung Wu: Fizik alanında önemli çalışmalar yapan Çinli-Amerikalı bir fizikçidir. Beta bozunumu konusundaki deneyleriyle tanınır. Parite ihlali deneyi, temel fizik prensiplerini sorgulamış ve kuantum mekaniği alanında önemli bir katkı sağlamıştır. Bu kadınlar, bilim dünyasında önemli katkılarda bulunmuş ve gelecek nesillere ilham vermiştir. Onların çalışmaları, cinsiyet eşitliği ve bilimsel ilerlemenin önemini vurgulamaktadır. 

Devamını Oku

Karabağ Zaferi ve 6 Şubat dayanışması Kardeşlikten Güce!…

Karabağ Zaferi ve 6 Şubat dayanışması Kardeşlikten Güce!…
0

BEĞENDİM

ABONE OL

6 Şubat 2024 tarihinde Kahramanmaraş merkezli meydana gelen 7.7 ve 7.6 büyüklüğündeki depremler, ne yazık ki Türkiye’nin 11 ilinde büyük bir yıkıma ve can kaybına neden oldu.

Resmi verilere göre, depremlerde 50 bin 783 kişi hayatını kaybetti, 107 bin 204 kişi yaralandı, 36 bin 932 bina yıkıldı, 311 bin bina ise kullanılamaz hale geldi. Türkiye, tarihinin en büyük felaketlerinden biriyle karşı karşıya kaldı.

Bu zor günlerde, Türkiye’ye en büyük desteği veren ülkelerden biri de kardeş ülke Azerbaycan oldu.

 Depremin ardından Türkiye’ye ulaşan ilk yabancı ekip, Azerbaycan Olağanüstü Haller Bakanlığına bağlı ekiplerdi. Azerbaycan, yardım için kırk bir sağlık personeli, yedi yüz yirmi beş arama kurtarma uzmanı, iki sahra hastanesi, on ambulans, beş helikopter, iki uçak, elli araç ve çok sayıda malzeme gönderdi.

Azerbaycanlı ekipler, altı Şubat iki bin yirmi üçte Türkiye’ye ulaştıktan sonra, yaklaşık bir ay hem arama kurtarmada hem de diğer faaliyetlerde görev yaptılar. Martın ilk haftasına kadar görevlerini sürdüren Azerbaycanlı arama kurtarma uzmanları, Türkiye’yi son terk eden ekip oldu. Azerbaycanlı ekipler, deprem bölgesinde kendi ülkelerinde görev yaparcasına çalıştı. Azerbaycanlı ekipler, elli üç kişiyi enkazdan sağ kurtardı. Maalesef enkazdan yedi yüz seksen ceset çıkardı. Deprem bölgesinde iki sahra hastanesi kurdular. Bu hastanelerde üç bin kişi tedavi edildi.

 Azerbaycanlı ekipler, enkazdan insanları kurtardıklarında sanki kendi yakınlarını kurtarırlarmış gibi sevindiklerini belirttiler. Kurtardıkları bir kadın Azerbaycanlı olduklarını öğrenince “can kardeşlerimiz gelmiş” dedi. Azerbaycanlı ekipler, depremzedelere maddi yardım değil, aynı zamanda manevi destek de sundular. Depremzedelerle konuşarak, onları teselli ederek, onlara moral vererek, onlara kardeşlik duygusunu hissettirdiler.

WhatsApp Image 2024 02 06 at 14.54.06

Azerbaycan’ın Türkiye’ye gösterdiği yardım ve dayanışma, Türkiye’de büyük takdir ve teşekkür topladı. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’e bir mektup göndererek, Azerbaycan’ın Türkiye’ye verdiği destek için şükranlarını iletti. Erdoğan, mektubunda şöyle dedi: “Kardeş Azerbaycan’ın, deprem felaketinin hemen ardından Türkiye’ye ulaşan ilk ülke olması, bizleri ziyadesiyle memnun etmiştir. Bu durum, iki ülke arasındaki kardeşlik bağlarının ne kadar güçlü olduğunu bir kez daha göstermiştir. Azerbaycan’ın Türkiye’ye verdiği destek, Türk milletinin yüreğine su serpmiştir. Azerbaycan halkına ve devletine, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve milleti adına şükranlarımı sunuyorum.”

Azerbaycan halkı, Türkiye’nin yaşadığı deprem felaketine kayıtsız kalmadı. Azerbaycan’da birçok sivil toplum kuruluşu, iş insanı, sanatçı, sporcu, öğrenci ve vatandaş, Türkiye’ye yardım kampanyaları başlattı. Bu kampanyalarla, depremzedelere gıda, giyim, battaniye, ilaç, oyuncak, kitap gibi malzemeler gönderildi. Ayrıca, depremzedeler için nakdi yardım toplandı. Azerbaycan halkı, Türkiye’ye kardeşlik duygularını da iletti.

Azerbaycan halkının topladığı destekler, Türkiye’ye hem hava hem de kara yoluyla ulaştırıldı. Azerbaycan Olağanüstü Haller Bakanlığı, Türkiye’ye gönderilen yardım malzemelerini koordine etti. Azerbaycan Hava Yolları, Türkiye’ye insani yardım uçuşları gerçekleştirdi. Azerbaycan-Türkiye Dostluk Derneği, Türkiye’ye yardım tırları gönderdi. Azerbaycan halkının topladığı destekler, Türkiye’de AFAD, Kızılay, belediyeler ve sivil toplum kuruluşları tarafından depremzedelere dağıtıldı .

WhatsApp Image 2024 02 06 at 14.53.52

Azerbaycan’ın Türkiye’ye verdiği destek, sadece maddi ve lojistik değil, aynı zamanda manevi ve duygusal bir destek de olmuştur. Azerbaycan halkı, Türkiye’nin yaşadığı acıyı kendi acısı olarak hissetmiş, Türkiye’ye dua etmiş, Türk bayrağı açmış, Türk marşını söylemiş, Türkiye’ye moral vermiştir. Azerbaycan medyası, deprem haberlerini yakından takip etmiş, deprem bölgesinden canlı yayınlar yapmış, depremzedelerin sesini duyurmuştur. Azerbaycan sanatçıları, depremzedeler için şarkılar, şiirler, resimler yapmış, konserler, sergiler, kampanyalar düzenlemiştir.

Azerbaycan’ın Türkiye’ye verdiği destek, sadece Türkiye tarafından değil, uluslararası toplum tarafından da takdir edildi. Birleşmiş Milletler (BM), Avrupa Birliği (AB), NATO, İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) gibi kuruluşlar, Azerbaycan’ın Türkiye’ye gösterdiği dayanışmayı örnek göstererek, Azerbaycan’ı kutladılar. Ayrıca, Azerbaycan’ın Türkiye’ye verdiği destek, Azerbaycan’ın uluslararası alanda saygınlığını ve prestijini artırdı. Azerbaycan, Türkiye’ye verdiği destekle, hem kardeşliğini hem de gücünü gösterdi.

Azerbaycan ve Türkiye arasındaki kardeşlik ve dayanışma, sadece tarihi ve kültürel bağlara dayanmamakta, aynı zamanda ekonomik ve stratejik iş birliğine de yansımaktadır. Azerbaycan ve Türkiye, bölgesel ve küresel sorunlara ortak çözümler üretmekte, enerji, ulaşım, savunma, ticaret, turizm gibi alanlarda ortak projeler geliştirmekte, birbirlerinin çıkarlarını korumakta ve desteklemektedir. Azerbaycan ve Türkiye, Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru Hattı, Bakü-Tiflis-Erzurum Doğalgaz Boru Hattı, Bakü-Tiflis-Kars Demiryolu, Trans Anadolu Doğalgaz Boru Hattı (TANAP) gibi dev projelerle bölgenin enerji güvenliğine katkı sağlamakta, Avrupa ile Asya arasında bir köprü oluşturmaktadır. Azerbaycan ve Türkiye, ayrıca, NATO, AGİT, İİT, Türk Konseyi, Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi, Türk Kültür ve Miras Vakfı gibi uluslararası kuruluşlarda iş birliği yapmakta, ortak tutum ve politikalar sergilemektedir.

Azerbaycan ve Türkiye arasındaki kardeşlik ve dayanışma, gelecekte de devam edecektir. Azerbaycan ve Türkiye, birbirlerine güvenen, birbirlerini destekleyen, birbirlerini tamamlayan iki kardeş ülke olarak, bölgesel ve küresel barış, istikrar, refah ve kalkınmaya katkı sağlayacaktır. Azerbaycan ve Türkiye, “iki devlet, tek millet” sloganını hayata geçiren, birbirlerinin acılarını ve sevinçlerini paylaşan, birlikte güçlenen iki kardeş ülkedir. Bu kardeşlik, Karabağ Zaferi’nde olduğu gibi, 6 Şubat depreminde de ortaya çıkmış, Azerbaycan’ın Türkiye’ye verdiği destek, Türk milletinin yüreğine su serpmiştir.

Ben inanıyorum ki, bu kardeşlik, her zaman canlı kalacak, her zaman yaşayacaktır. Azerbaycan ve Türkiye, birlikte daha güçlü, birlikte daha mutlu, birlikte daha başarılı olacaktır. Azerbaycan ve Türkiye, kardeşliğin adıdır!..

Şehla Aslan,

Araştırmacı Yazar, Eğitimci

Devamını Oku

20 Ocak Bakü Katliamı ve Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ Zaferi 

20 Ocak Bakü Katliamı ve Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ Zaferi 
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Azerbaycan, 2020 yılında Dağlık Karabağ’da yaşanan çatışmaların ardından Ermenistan’ı yenerek “Dağlık Karabağ zaferi”ni elde etti. Bu zafer, Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü koruması ve Ermenistan’ın işgal ettiği toprakları geri alması açısından büyük bir önem taşıyor.

Ancak, bu zaferin arkasında acı bir tarih yatıyor. 20 Ocak 1990’da Sovyetler Birliği ordusu, Bakü’de sivilleri katlettiği “20 Ocak Bakü Katliamı”nı gerçekleştirdi. Bu acı olay, Azerbaycan halkının bağımsızlık mücadelesinde önemli bir dönüm noktasıdır. 20 Ocak Bakü Katliamı, Sovyetler Birliği’nin dağılmasına ve Azerbaycan’ın bağımsızlığına giden yolda önemli bir kilometre taşıdır.

Aralık 1989’da Ermenistan Sovyet Cumhuriyeti Yüksek Konseyi, Dağlık Karabağ’ın Ermenistan’la birleştirilmesi yönünde karar aldı. Bu karar Azerbaycan’da tepkiyle karşılandı ve Bakü’de yüz binlerce insanın katıldığı mitingler düzenlendi.

Azerbaycanlılar, Ermenilerin artan toprak taleplerine ve Sovyet yönetimine tepkilerini göstermek için Bakü’nün Azadlık Meydanı’na akın etti. Aralıksız devam eden mitingler Sovyet yönetimini tedirgin etti ve Bakü’ye ordu yürütülmesi yönünde karar alındı. Halk ise kentin giriş yollarını ve Bakü’deki askeri birliklerin önünü kapattı.

İlk önce 19 Ocak 1990’da Sovyet istihbaratı tarafından Azerbaycan televizyonunun enerji sağlayıcısı patlatıldı. Akşam saatlerinde ise 26 bin kişilik Sovyet ordusu zırhlı araçlarla 5 yönden Bakü’ye girdi.

20 Ocak 1990 gecesi, Rus tankları Bakü sokaklarında ölüm saçtı. O gecenin sabahında, dünya daha önce görmediği bir direniş destanıyla tanıştı. Başkent Bakü’ye giren Rus tanklarının önüne geçip vücutlarını siper eden Azerbaycan halkı, tek silahları olan inançlarıyla direndi. Ancak, Sovyetler Birliği ordusu, Bakü’deki Sovyet tankları ve zırhlı araçlarla katliam yapmaktan geri durmadı.

Azerbaycan halkının zulme razı olmaya, boyun eğmeye niyeti yoktu. Her türlü savaş suçu işlendi o sokaklarda. Yaralılara yardıma gelen doktorlara, hemşirelere bile acımadılar. Otobüslerdeki yolcuları kurşuna dizdiler, evleri taradılar. Saklanmaya çalışanların üzerine projektörlerle ışık tuttular. Kaçamadı kimse, bulup vurdular. Yaralıları bile süngüden geçirdiler. O kanlı gecede, 147 Azerbaycanlı kahramanca şehit oldu. 744 kişi yaralandı.

Bu acı olay, aradan geçen 34 yıla rağmen hala Azerbaycan halkının hafızasında tazeliğini korumaktadır. 20 Ocak, Azerbaycan’da bir yas günü olarak kabul edilir ve birçok kurumlar bu günü anmak için çeşitli etkinlikler düzenler. Bu etkinlikler arasında anma törenleri, sergiler, konferanslar ve o günü anlatan filmler yer alır. Sonuç olarak, 20 Ocak Bakü Katliamı, Azerbaycan’ın bağımsızlık mücadelesinde önemli bir dönüm noktasıdır ve Azerbaycan’ın “Dağlık Karabağ Zaferi”ni elde etmesindeki motivasyon kaynaklarından biri oldu diye biliriz.

Devamını Oku

21. Yüzyılda Eğitimin Önemi

21. Yüzyılda Eğitimin Önemi
0

BEĞENDİM

ABONE OL

21. Yüzyılda Eğitimin Önemi: Dijital Dönüşüm Çağında Bilgiye Erişim ve Öğrenme

Eğitim, insanın hayatında olmazsa olmaz bir unsurdur. 21. yüzyılda, eğitimin insan hayatındaki önemi daha da artmıştır. Günümüzün hızla değişen dünyasında bilgi ve becerilere erişim, bireylerin başarıya ulaşmaları için kritik bir unsur haline gelmiştir. Eğitimin önemi, bireylerin kişisel gelişimi, toplumsal katılımı ve ekonomik refahı üzerinde derin etkilere sahiptir.

Eğitim, bireylerin kişisel gelişimine katkıda bulunur. Okullar ve diğer eğitim kurumları, öğrencilere temel akademik bilgilerin yanı sıra problem çözme, eleştirel düşünme, iletişim ve işbirliği gibi becerileri de kazandırmaktadır. Bu beceriler, bireylerin kendi potansiyellerini keşfetmelerine ve başarıya ulaşmalarına yardımcı olur.

Ayrıca, eğitim toplumsal katılımı artırır. Eğitimli bireyler, toplumlarına daha fazla katkıda bulunma eğilimindedirler. Bilinçli ve bilgili seçmenler, daha iyi bir toplum için daha iyi kararlar alabilirler. Ayrıca, eğitimli bireyler, toplumsal sorunların çözümüne katkıda bulunurlar ve toplumsal adaleti daha iyi anlarlar. Bu da toplumların daha sağlıklı ve dengeli bir yapıya kavuşmasına yardımcı olur.

Ekonomik açıdan bakıldığında, eğitim bireylerin işgücüne katılımını artırır ve ekonomik refahı destekler. Gelişmiş becerilere sahip bireyler, daha iyi iş imkanlarına ve daha yüksek gelirlere erişme olasılığına sahiptirler. Ayrıca, eğitim, teknolojik ve endüstriyel gelişmelere ayak uydurmayı kolaylaştırır ve ekonominin rekabetçi kalmasını sağlar.

Ancak, eğitimin insan hayatındaki önemi üzerindeki bu olumlu etkilere rağmen, dünya genelinde eğitim fırsatlarına eşit erişimde hala büyük farklılıklar bulunmaktadır. Bu nedenle, eğitimin yaygınlaştırılması ve eşitlikçi bir şekilde dağıtılması konusundaki çabaların artırılması önemlidir.

21. yüzyılda eğitimin önemi, dijital teknolojinin yaygınlaşmasıyla daha da belirgin hale gelmiştir. Dijital eğitim araçları, öğrencilere özelleştirilmiş ve etkileşimli bir öğrenme deneyimi sunarak öğrenmeyi daha erişilebilir hale getirmiştir. Ayrıca, dijital becerilere sahip bireyler, 21. yüzyılın çalışma ortamlarında daha rekabetçi olma avantajına sahiptirler.

Bu bakımdan, digijital dönüşüm, teknolojinin hızla gelişmesiyle birlikte, eğitim alanında da birçok yeniliği beraberinde getirmiştir. Bu yenilikler, öğrencilerin daha fazla bilgiye erişimini, öğrenme süreçlerinin daha etkili hale gelmesini ve öğretmenlerin daha verimli bir şekilde öğretim yapmasını sağlamaktadır. 

Dijital dönüşüm, öğrenme süreçlerinde de değişiklikler yaratmıştır. Öğrenciler, artık sadece sınıf ortamında değil, dijital ortamlarda da öğrenme fırsatı bulmaktadır. Bu sayede, öğrencilerin öğrenme süreçleri daha da zenginleşmektedir. Ayrıca, dijital dönüşüm, öğrencilerin öğrenme süreçlerini daha da kişiselleştirmelerine olanak tanımaktadır. Öğrenciler, kendi öğrenme hızlarına göre ilerleyebilirler ve öğrenme süreçlerini daha da etkili hale getirebilirler.

Dijital dönüşüm, öğretmenlerin de öğretim süreçlerini daha verimli bir şekilde yürütmelerine olanak tanımaktadır. Öğretmenler, dijital araçlar sayesinde öğrencilerin öğrenme süreçlerini daha iyi takip edebilirler ve öğrencilerin öğrenme süreçlerini daha da kişiselleştirebilirler. Ayrıca, dijital araçlar sayesinde öğretmenler, öğrencilerin öğrenme süreçlerindeki eksiklikleri daha hızlı bir şekilde tespit edebilirler ve bu eksiklikleri gidermek için daha etkili bir şekilde çalışabilirler.

Bu konuda üzerinde durulması gereken önemli bir husus ta, dijital çağın sunduğu yeni fırsatlardan daha büyük kitlelerin yararlanabilmesi için bazı koşulların yerine getirilmesinin gerekliliğidir. İngiliz e-öğrenme uzmanı Graham Attwell bu süreçte fırsat eşitliğinin sağlanması için adımlar atılması gerektiğini vurgulamaktadır. Attwell, bugünün Dijital Çağda Eğitim Olanaklar ve ciddi bir boyuta ulaşan dijital dışlanma ve dijital cehalet sorunu ile karşı karşıya kaldığımızı ve dışlanmışlığı önleyecek yeni yollar bulmamız gerektiğini belirtmektedir.

Sonuç olarak, kişisel gelişim, toplumsal katılım ve ekonomik refah üzerindeki etkisi göz önüne alındığında, öğrenciler ve öğretmenler, dijitalleştirme sayesinde özelleştirilmiş öğrenme deneyimleri, çevrimiçi sınavlar, akıllı okullaşma ve öğrenci değerlendirmeleri gibi birçok fayda sağlayabilirler. Ancak bu deneyimlerin daha güçlü ve kullanışlı hale gelmesi için, eğitim süreçlerinde ve uygulamalarında temellerin sağlam atılması gerekmektedir. Dijitalleşmenin temelinde teknolojik imkânlar ve mekanik materyal temini zemini oluştursa da, bu teknolojik olanakların nasıl kullanılacağı ve ne zaman kullanılacağı konusunda bilgi sahibi olmak da önemlidir.

Devamını Oku