
Karabağ bölgesindeki anti terör operasyonunda hezimete uğrayan Ermenistan’a moral ziyareti yapan Fransa Dışişleri Bakanı Catherine Colonna, Güney Kafkasya’da yeniden terörü canlandırmaya yönelik niyetlerini açıkça ortaya koydu. Ermenistan’a silah göndermek için birtakım anlaşmalar imzalayacaklarını açıklayan bakan, Ermeni ordusu ve çetelerini, direkt Paris’ten yöneteceğini ilan etti. Türkiye’yi de hedef alan bir paylaşım yapan Fransız bakan, Ağrı Dağı görselini kullanarak, “Ermenistan’a geri döndüm” ifadelerini kullandı.
Aslında bu tabloya çok yabancı değiliz. Sözde Medeni bir ülke imajını çizin Fransa’yı tarihsel süreç içinde Türkiye’ye yönelik beslediği ve silahlandırdığı terör örgütleriyle gerçek yüzünü göstermiştir. Ne yazık ki kuzu postuna bürünmüş bu canavar yaratıkları kaynaklık ettikleri şer odakları aracılığıyla Türk-İslam coğrafyasında uzun yıllar huzursuzluk kaynağı olmuşlardır. Dünyada giderek yalnızlaşan ve sömürgelerinden kovulan Fransa giderek “gözyaşı ve masumların kanıyla” sulanan gerçek kimliğine bürünüyor. Afrika’dan kovulan ve Orta Doğudan da kovulma endişesi yaşayan Fransa,Ortadoğu’daki hakimiyetini kaybetmemek için Güney Kafkasya’da terör destekli bir hegemonya kurmanın hayalini yaşıyor.
Fransa’nın klasik dış politikası, Fransa’nın güç kaybetmesini önleyerek, uluslararası sistemde etkili bir devlet olmasını sağlamak üzere kurulmuştur. Ancak son dönemlerde hem ekonomik hem siyasi alanda giderek zayıflayan “Fransa güç kaybediyor” algısına maruz kalan Fransa, bu algıyı düzeltmek ve Fransa’nın dünyayı etkileyen büyük bir güç olduğunu göstermek için dış politikada giderek agresif bir hal almaktadır. Bu durum ise hem Fransa’yı realist olmayan politikalara yönlendirmekte hem de de güvenirliği konusunda ciddi kuşkular yaratmaktadır. Böylece Fransa yeniden itibar kazanmaya çalışırken aslında giderek itibarsızlaşmaktadır.
Fransa’nın yıllarca izlediği zulüm, katliam, soykırım ve ekonomi sömürüye dayanan dış politikası artık iflas etmiştir. Bunun sonucunda sömürdüğü ülkelerde birer birer kovulan Fransa, burada yaşadığı hezeyanı bölgesel istikrarsızlık yaratarak hem silah satmak hem de kendine yeni nüfuz alanı oluşturarak kaybettiği prestiji yeniden yakalamanın peşindedir. Afrika giderek artan Türkiye’nin ekonomik ve siyası etkisiyle baş edemeyen Fransa, Yunanistan’ı kışkırtarak ve onlara silah satarak Türkiye’den rövanşı almayı denedi. Ancak burada da istediği başarıyı elde edemeyince Güney Kafkasya’daki Azerbaycan-Türkiye müttefikliğinin getirdiği başarıyı engellemek üzere Ermenistan kartını devreye aldı. Ermenistan’ın ekonomik gücü dikkate alındığında silah satışı konusunda maddi beklentinin yüksek olmayacağı dikkate alındığında Fransa’nın bölgede istikrarsızlık yaratarak siyasi nüfuz elde etmenin peşinde olduğu kanaati oluşmaktadır. Bölgenin ve Özellikle Azerbaycan’ın jeopolitik gücünün farkında olan Fransa bölgede egemen güç haline gelerek daha fazla fayda sağlayacağı düşünmektedir. Ancak bölgede değişen gerçeklik karşısında Fransa’nın güney Kafkasya bölgesinde sadece Ermeni kartı kullanarak nüfuz sağlayamayacağı açıktır. Burada Fransa’nın yapması gereken şey giderek bölgede stratejik güç haline gelen Azerbaycan’la işbirliği içine girmektir.
Fransa’da uluslararası üne sahip siyaset bilimi uzmanlarından Prof. Dr. Bertrand Badie, L’Opinion gazetesine verdiği demeçte ifade ettiği gibi : “Fransa Cumhurbaşkanı) Emmanuel Macron açıklamalarda bulunuyor ama hayata geçirmiyor. Macron’un şu an ve (2017’deki) cumhurbaşkanlığı seçimlerinde söyledikleri ile Fransa’nın mevcut politikası arasında çelişkiler var.” O nedenle yine Badie ifadesiyle “Fransa’nın dış politikası tamamen değişmeli” dir. Aksi takdirde Fransa giderek yalnızlaşacaktır.
Fransa’nın, Ermenistan’ı silahlandırmak, onu yeniden saldırganlığa ve yeni askeri maceraya sürmek teşebbüsü elbette kabul edilemez. Bu çaba, başta Ermenistan olmak üzere tüm bölgeyi istikrarsızlığa sürecektir. Fransa’nın bölgeye yönelik önceki müdahale girişimleri gibi gibi bu teşebbüste başarısızlıkla sonuçlanacaktır. Kaldı ki, bu girişim AGİT- Minks eş başkanlığı yapan Fransa’nın son 30 yıldaki tarafsız arabuluculuk iddiasının tamamen asılsız olduğunu bir kez daha ortaya koymaktadır. Şunu da unutmamak lazım ki karşılarında 30 yıl önceki Azerbaycan yoktur. Bölgede ekonomik alanda güçlü, Batı ile enerji alanında ortak işbirliği içinde olan, Bölgesel ve küresel düzeyde etkisi giderek artan, Türkiye ile müttefik olan yeni Azerbaycan bölgede baş aktörkonumundadır. Bu nedenle giderek güçlenen, tarihinin en acı sayfasını tarihi zaferle kapatan Azerbaycan ve Türkiye’yi karşısına alan hiçbir güç bölgede amacına ulaşamayacaktır.