a

Azerbaycan’da Bir Türk Mezarı!

İşgal ve katliama maruz kalan yeni filizlenen genç cumhuriyet yedi düvelle karşı birçok cephede savaşan Osman Devletinden yardım istemiş. Çok zor durumda olan Osmanlı Devleti kardeş çığlığına bigâne kalmayarak kardeş yardımına koşmaya karar vermiştir. Teşbihte hatta olmasın, ölüm düşeyinde olan Osmanlı, kardeşine can suyu olmaya karar vermiştir.

https://haberyum.com/wp-content/uploads/2023/08/masal-bahçe.png https://haberyum.com/wp-content/uploads/2023/10/134X550.jpg

19. Yüzyıl Türk ve İslam âlemi için felaket yüzyıl olmuştur. Sanayi devrimine ayak uydurmayan Osmanlı Devleti, Batı Dünyası karşısında zayıf düşmüş, Batı ile mücadele etme gücünü kaybetmiş ve giderek hasta adam vaziyetine düşerek toprakları kaybetmeye başlamıştır. Bu kayıp sadece toprak ile sınırlı kalmamış, kangren gibi tüm toplumsal alana yayılmıştır. Bunun farkında olan emperyalistler dört bir yandan Osmanlı’ya saldırmış ve hasta adamı yatağında boğmaya çalışmıştır. Bu sırada Kafkasya’da yeni bir fidan yermiştir. Büyük umutlarla yeşertilen bu fidana Azerbaycan Halk Cumhuriyeti adı verilmiştir. Türk-İslam Dünyasında ilk “demokratik cumhuriyet” olma özeliğine sahip bu genç Cumhuriyet, emperyalistleri endişeye sevk etmiştir. Bunun üzerine şer güçleri çınar olmadan bu filizin kesilmesine karar vermişlerdir. Bu planın uygulamaya geçirilmesi için de Rus ve Ermenileri bu genç cumhuriyete musallat etmişlerdir. Azerbaycan topraklarını işgalle başlayan Rus ve Ermeniler işgal ettikleri yerlerde ciddi bir katliama girişmişlerdir. 

İşgal ve katliama maruz kalan yeni filizlenen genç cumhuriyet yedi düvelle karşı birçok cephede savaşan Osman Devletinden yardım istemiş. Çok zor durumda olan Osmanlı Devleti kardeş çığlığına bigâne kalmayarak kardeş yardımına koşmaya karar vermiştir. Teşbihte hatta olmasın, ölüm düşeyinde olan Osmanlı, kardeşine can suyu olmaya karar vermiştir. Dönemin Harbiye Nazırı Enver Paşa, genç bir subay olan üvey kardeşi Nuri Paşayı Azerbaycan’a göndermeye karar vermiş. Bunun içinde tarihe nam salacak olan Kafkas İslam Ordusunu teşkil ettirmiştir. Kafkas İslam Ordusu ve kahraman komutanı Nuri Paşa, savaşa tarihine altın harflerle geçen bir mücadele sonundan yeni yeşeren genç Azerbaycan Halk Cumhuriyetine can suyu olmuş ve Bakü’yü Ermeni İşgalinde kurtararak Bakü Fatihi olarak Azerbaycan Türkü’nün gönlünde taht kurmuş ve bir asır geçmesine rağmen Azerbaycan halkı kendisini unutmamıştır. Azerbaycan’da Nuri Paşa ve kahraman askerlerine ilişkin birçok hatıra bulunmaktadır. Bunlardan biri de “Türk Mezarı” ile ilgilidir.

Kafkas İslam Ordusunun Azerbaycan’da savaştığı bir yer de Şamaxı şehri civarı olmuştur. Şamaxı civarında gerçekleşen çatışmada şehit olan İzzetadındaki bir subaya ait bir mezarı bölgede önemli bir ziyaretgâh olarak halk tarafından ziyaret edilmektedir.Bu kahraman Türk subayı hakkındaki destan nesilden nesile geçerek günümüze kadar gelmiştir. Rütbesi binbaşı olduğu rivayet edilen bu subayın şehit olmasını Əlfayim Əziz özünün «Azadlıq naminə» adlı kitabında şöyle anlatır: 

“İzzet Bey Aşot adlı düşmanın ateşi sonucu yere yığılır. Yakınlarıda bulunan insanlar ağır yaralı binbaşının yardımına koşarlar. Askerimiz yaralandığından orada bulunan Gülsabah isimli bir kadın olaya başından sonuna kadar şahit olur. Gülsabahbaşörtüsünü çıkarır ve subayın yarasını sarmak ister.

İzzet Bey: “Bacım, sen kolumu sıkı tut, ben kurşunu çıkarırım.” der ve kurşunu çıkarır. İzzet Bey, Gülsabah’tan cebinden mendilinin çıkarmasını ister. Gülsabah, mendili İzzet Bey’e verir.

İzzet Bey, kurşunu mendile yerleştirdikten sonra, “Artık her şey bitti, yaramı sarmaya gerek yok. Bırak kanım bu topraklara aksın.” der.

Halsiz bir halde yerde yatan İzzet Bey, silah seslerinden kendine gelir. Gelen Türk ordusudur. Askerler orada çıkan muharebede İzzet Bey’i yaralayan askeri vururlar. İzzet Bey ordunun gelmesine çok sevinir. Nuri Paşa’yı karşısında görünce heyecanlanır. Nuri Paşa, İzzet Bey’in yanına gelir ve başını dizlerine koyar. İzzet Bey zaten son dakikalarını yaşıyordur. O, Nuri Paşa’ya: “Paşa, bir Türk paşasının dizleri üzerinde ölmek benim için büyük bir şereftir.” der. 

Nuri Paşa onu teselli etmek için “Yaşayacaksın, daha çok zafer kazanacaksın” diye cevap verir. 

Ancak İzzet Bey son dakikalarını yaşadığını hisseder. Halsiz bir şekilde yatan binbaşının etrafında herkes diz çöker. Şeyh Muhsin Kuran okumaya başlar. İzzet Bey, vatanlarından binlerce kilometre uzakta yaşam mücadelesi veren soydaşlarına yardım etmenin rahatlığını yaşadığı anlarda sessiz bir şekilde okunan Kuran’ı dinler. Oradaki insanların bu sahne karşısında duygularını kontrol edemedikleri ve gözyaşlarını tutamadıkları görülür. İzzet Bey bir süreliğine kendine gelir ve çevresindekilerden helallık ister. Cebindeki mendili zorla çıkararak Nuri Paşaya:

– Paşam! Babam Anadolu’daki topraklarımızı korumak için savaşırken ağır yaralandı. Kurşunu vücudundan güçlükle çıkardıktan sonra silah arkadaşlarına “Bu kurşunu oğluma verin. Ben vatanım için kahramanca savaştım, ülkem için can vermek üzereyim. Ona deyin ki, beni yaralayan bu kurşunu yanında saklasın, bunu iki etsin” der ve vücudundan çıkan bir kurşun ile ikiz kardeşler gibi duran şehadet nişanlarını göstererek:

“Paşam! Babamın vasiyetini yerine getirdim. Onun dediği gibi, mermiyi iki ettim. Kurşun üzerindeki kanım henüz kurumamış. Bu kurşunu alın ve oğluma verin. Ona babasının kahramanca savaştıktan sonra şehit olduğunu söyleyin. Bu kurşunları üç etmesini söyleyin.” diyerek son sözlerini söyleyen İzzet Bey, vurulduğu yerde dünyaya gözlerini yumar. 

Halk İzzet Bey Şamaxı’da defnedilmesini vasiyet eder. Vasiyetine göre öz vatanı olarak gördüğü toprakta, Şamaxı yakınlarındaki Acıdərə köyüne defnedilir. O günden bu güne türbeye “Türk mezarı” denilir. Bu kabir bölge halkı tarafından korunur. Her ne kadar Rusya tarafından tahrip edilmek istense de halk müsaade etmez. Halkın mezara sahip çıkmaları ile birlikte şairler de şiirleriyle vefa borçlarını yerine getirmişlerdir. Azerbaycanlı şair Gabil, Rus işgali ve sonrası SSCB dönemini yaşadıklarıyla birleştirerek bu mezar için şöyle der: 

Türkün kabri

Kadim Şirvan yollarının

Üstündedir.

Azerbaycan toprağının,

Altında yok,

Sinesinde,

Göğsündedir,

Kollarının üstündedir.

Ben bu kabrin devrinde

Yetmiş bir yıl lâl olmuşam,

Sağır olmuşam,

Yetmiş bir yıl

Bu basit bir zaman değil

Bu garibin

Muzdaribin

Bu askerin

Bu yaverin

Şehit ruhu,

Şanlı ruhu huzurunda

Hacâletten hâr olmuşam.

Türk sözünü,

Türk adını

Dilimize getirmek de cinayetti.

Türkün kabri

Hasret kaldı.

Anaların bacıların

Sımsıcak gözyaşına

Gözyaşını bulut sıktı

Yağış döktür baş taşına

Türkün kabri hasret kaldı

Anaların bacıların

Ağısına.

Bunu reva görmem hiç

Düşmanımın da düşmanına.

Türkün kabri hasret kaldı

Anaların bacıların kara matem libasına.

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

Tüm Yorumlar (1)
  • Hocam çok etkilendim.Elinize yüreğinize sağlık.Emeğiniz için çok teşekkür ederiz.İnşaallah sağlık ve huzur içinde daha nice güzel hizmetlere vesile olursunuz.

Sıradaki haber:

Vedat Bilgin: Bayram ikramiyelerinde artış olmayacak