
İsmail Taştan Yazdı…
Bir milletin çöküşü ekonomiyle, siyasetle ya da hukukla başlamaz.
Çürüme, önce ahlâkî sarsıntılarla, vicdanî boşluklarla, değerlerin anlamsızlaşmasıyla başlar.
Ve bu çürümenin kokusu artık en çok ekranlardan, parmaklarımızın ucundaki sosyal medya gönderilerinden yayılır.
İşte böyle bir çöküşe şahit olduk.
Henüz toprağa bile verilmemiş bir insanın acısı üzerinden “içerik” üretildi.
Ve binlerce kişi tarafından izlendi, beğenildi, paylaşıldı.
Bu artık sadece bireysel bir ahlaksızlık değil.
Bu bir toplumsal travma, bir zihinsel ve ruhsal iflas hâlidir.
Aşağıda okuyacağınız satırlar bu utancın kısa ama net bir fotoğrafıdır.
Vefatın ertesi günü…
Nihal Candan’ın kardeşi Bahar Candan ve “fenomen” ilan edilen Dilan Polat, anısına helva kavururken bir video paylaştı.
Her ikisi de dolandırıcılık, kara para aklama gibi iddialarla gündeme gelen, tutuklanmış ve yargılaması devam eden kişiler.
Ama asıl mesele, bu videonun aldığı beğeni sayısı.
Yüzbinlerce kişi bu içeriği beğendi, paylaştı, izledi.
Bu, geldiğimiz yeri gösteriyor.
Bunun adı, bilimsel olarak “sosyal çürüme”dir arkadaşlar.
Sosyal medya bu çürümenin en net aynası.
Ve maalesef o aynaya bakınca, güzel bir toplum değil, vicdanını kaybetmiş bir kitle görüyoruz.
Ancak daha da vahim olan, bu çürümenin alkışlanıyor olması.
Beğeniliyor, yayılıyor, konuşuluyor.
Ve böylece bireysel ahlaksızlık, toplumsal yozlaşmaya evriliyor.
Bu olayda sadece Bahar Candan ya da Dilan Polat yok.
Bu olayda siz varsınız.
Beğenen, yorum atan, paylaşan milyonlar…
Kusura bakmayın ama bu, “kırmızı rujla helva karıştırmak” meselesi değil.
Bu, bir ülkenin ahlaki pusulasını yitirmesidir.
Sosyal medya, zaman zaman yüzümüze güzellik filtresi çeker.
Ama çoğu zaman çirkinliğimizi, duygusuzluğumuzu, en çıplak haliyle gözler önüne serer.
Bu video da öyle bir örnek.
Ve bu ilgi sadece bir rezalet değil, bir semptomdur.
Psikologların, sosyologların defalarca uyardığı gibi:
Suçun estetize edilmesi, normalleştirilmesi ve yaygınlaştırılması, bir toplumun kendini inkâr etme sürecidir.
Bugün ölümden “içerik” çıkaranlar,
yarın başka bir felaketi sponsorlu içerik olarak sunacak.
Ve yine binlerce kişi bunu izleyecek.
Devletin görevi sadece suçluyu cezalandırmak değil; toplumu da korumaktır.
Bu iki isim ve benzerleri artık yalnızca birer suç dosyası değil;
toplumu zehirleyen örneklerdir.
Atom bombası atsan toprağı yakarsın…
Ama bu ruhsal zehir, nesilleri çürütür.
Devlet artık bu meseleyi kültürel bir tehdit olarak ele almalı.
Sosyal medya içerikleri denetlenmeli,
medya okuryazarlığı eğitimi yaygınlaştırılmalı,
kamu vicdanını koruyan yaptırımlar uygulanmalıdır.
Yoksa…
Her ölümden bir gösteri,
Her suçtan bir marka yaratılmaya devam edilecek.
Artık bir karar zamanı.
Devletin de toplumun da…
Fenomen adı altındaki bu istismar figürlerine karşı daha kararlı bir duruş şart.
Yargı süreci tamamlanmadan ekranlardan düşmemeliler.
Ve toplumun bilinçli kesimi artık sadece izleyen değil,
uyaran, duran, reddeden olmalıdır.
SON SÖZ:
Bugün, ölümden dahi utanç üretmeyen bir nesil yetişiyor.
Ve bu nesli şekillendirenler, içerik diye acıyı sahneleyen, helvayı gösteriye çeviren fenomenler.
Bu, ekran başında büyüyen çocukların önünde oynanan bir rol model faciasıdır.
Daha da korkuncu, toplumun büyük bir kısmının buna alkış tutmasıdır.
Artık sadece bireylerin değil,
toplumun kolektif hafızasının,
vicdanının,
değer duygusunun kaybını konuşmalıyız.
Bir ölümün ardından helva değil, vicdan kavrulmalıydı.
Ama biz artık öyle bir toplum olduk ki…
Ölüm bile içerik oldu.