DOLAR

32,8126$% -0.04

EURO

35,1423% -0.05

GRAM ALTIN

2.448,19%-0,08

ÇEYREK ALTIN

4.018,00%-0,32

TAM ALTIN

15.997,00%-0,31

BİST100

10.771,36%0,29

BİTCOİN

฿%

LİTECOİN

Ł%

ETHEREUM

Ξ%

RİPPLE

%

a
  • Haberyum
  • Bursa
  • TMMOB BURSA İKK DOĞAL VE YAPAY AFETLERE DİKKAT ÇEKTİ

TMMOB BURSA İKK DOĞAL VE YAPAY AFETLERE DİKKAT ÇEKTİ

https://haberyum.com/wp-content/uploads/2023/08/masal-bahçe.png https://haberyum.com/wp-content/uploads/2023/10/134X550.jpg

Ülkemiz doğal (deprem, seller, su taşkınları, toprak kaymaları, kaya düşmeleri, çığ, fırtınalar,
hortumlar, volkanlar, yangınlar vb.) ve insan kaynaklı olan yapay (nükleer, biyolojik, kimyasal kazalar,
taşımacılık kazaları, endüstriyel kazalar vb.) afetlerin sıklıkla yaşandığı bir ülkedir. Konumlandığı
coğrafya nedeniyle, üç tarafı fay hatlarıyla çevrili olduğundan özellikle Kuzey Doğu Anadolu’da, Doğu
Anadolu’da ve Ege’de depremler; Karadeniz bölgesinde aşırı yağışlar sonucu seller, heyelanlar; Doğu
Anadolu’da ağır kış koşullarında çığ düşmeleri gibi meteorolojik afetler sıklıkla yaşanmaktadır.
Bu durum artık salt meslek odaları tarafından dile getirilen değil, devletin tüm kurumları, yerel
yönetimler tarafından da hatta yurttaşlarca da bilince taşınması gereken bir gerçekliktir. Devletin
tüm kurumlarının, stratejilerini, planlamalarını, uygulamalarını bu gerçekliği dikkate alarak
yapmaları da bir zorunluluktur.
Tüm ülkenin en önemli sorunlarından olan hızlı ve plansız kentleşme, kentlerdeki nüfus yoğunluğu,
çevresel tahribatlar ve iklim değişikliğinin etkisiyle artan afetler ve sonucunda yaşanan can ve mal
kayıpları ülke kalkınmasına da zarar veren önemli sebeplerdir. Kalkınmanın sürdürülebilir olması için
ülkemizde afet risklerinin anlaşılması, risk azaltıcı tedbirlerin alınması ve çoklu tehlikelere karşı
hazırlık kapasitesinin artırılması çok önemlidir.
Yakın zaman önce yaşadığımız ve asrin felaketi olarak literatüre geçen 6 Şubat 2023 tarihinde
gerçekleşen Kahramanmaraş merkezli depremlerden Adana, Adıyaman, Diyarbakır, Elazığ, Gaziantep,
Hatay, Kahramanmaraş, Kilis, Malatya, Osmaniye ve Şanlıurfa illerimizde yaşayan yaklaşık 14 milyon
yurttaşımız etkilenmiştir. Deprem bölgesindeki illerde toplumsal ve sosyal yaşamın yanı sıra
ekonomik ve mesleki faaliyetler de durmuştur. Depremde 50 binden fazla yurttaşımız hayatını
kaybetmiş ve yaralı sayısı 100 bini aşmıştır. Bölgede yaklaşık 113 bini yıkık ve ağır hasarlı olmak üzere
toplam 365 bin bina hasar görmüştür.
Başta Karadeniz Bölgesi’ nde olmak üzere artık Ülkemizin pek çok yerinde kuvvetli yağışlar nedeniyle
yaşanan su baskını, heyelan felaketleri de kaygı verici boyuta ulaşmıştır. İklim anormalliklerinin de
etkisiyle son on yıldır giderek artan bu felaketlere karşın, yerleşim yerlerinde yıkımlara sebep olan ve
yıllardır uygulanan yanlış ve/veya eksik altyapı, kentleşme ve yapılaşma politikaları bunca yaşanan
acılara ve kayıplara rağmen sürdürülmektedir.
Yine gerek ormanlarda gerekse artık sanayi alanlarında sık sık görmeye başladığımız şehir içi yangınlar
da ciddi kayıplara sebep olan bunun yanı sıra ayrı çevre sorunlarına yol açan felaketler olarak ilk
sıralarda yerini almıştır.
Biliyorsunuz TMMOB olarak başta deprem olmak üzere tüm felaketlere karşı mevcut durumu ve
yapılması gerekenleri her fırsatta dile getiriyoruz. Şehirlerimizin ve yapılarımızın afetlere hazırlıklı hale
getirilmesini sürekli olarak tekrarlıyoruz. Yaptığımız tüm uyarılara, yayımladığımız tüm raporlara,
gerçekleştirdiğimiz tüm bilimsel etkinliklere rağmen bugüne kadar afetlere hazırlık konusunda yeterli
adımlar atılmadı.
İMAR AFLARIYLA SAĞLIK VE GÜVENLİK KOŞULLARI BELİRSİZ YAPILAR MEŞRULAŞTI!
Son 20 yılda 2,7 milyar metrekare alan için inşaat izni verilerek 2 milyon 144 bin 656 yeni yapı ruhsatı
düzenlendi; 13 milyon 348 bin 492 konut üretildi. Bu konutlardan ne kadarının doğru zemin etüdü,
uygun mimarlık, mühendislik proje süreçlerini ve gerekli denetimi gördüğü belirsizdir.

Çıkarılan imar aflarıyla afet riski altındaki alanlarda olup olmadıklarına, kıyı alanları, tarım arazileri,
orman alanları, içme suyu havzaları ve tarihi, doğal, arkeolojik sit alanları üzerine inşa edilip
edilmediklerine bakılmaksızın; 3 milyon 119 bin 947 kaçak ve imara aykırı yapı için 26 milyar 151
milyon 389 bin 263 TL yapı kayıt belge bedeli alınarak riskli yapılar meşru hale geldi. Yapı güvenliği
olmayan, planlama, mimarlık ve mühendislik süreçlerinden geçmemiş, teknik olarak sağlık ve güvenlik
koşulları belirsiz toplam 7 milyon 393 bin 413 bağımsız bölüme kullanma izni niteliği taşıyan belge
düzenlendi.
KENTSEL DÖNÜŞÜM, AMACINDAN SAPTIRILDI!
Son 11 yıl içerisinde ülke genelinde sadece 238 bin civarında riskli yapıya “Kentsel Dönüşüm” adı
altında müdahale edilerek yenilenmesi sağlandı. TBMM’ nin Kahramanmaraş Depremleri’ nden
sonra çıkarttığı Mayıs 2023 tarihli raporuna bakıldığında 2012 yılından bu yana Ülkede riskli olduğu
düşünülen yapı miktarının sadece %3-4 civarındaki kısmı yenilenebildi.
Kentlerin yeniden yapılandırılması ve depreme dayanıksız binaların yenilenmesi için gerekli olan
‘Kentsel Dönüşüm’ uygulamaları özellikle son yıllarda amacından saptırılarak inşaat firmalarına
kaynak aktarılmasının, kentsel rantların belli kesimlerde toplanmasının bir aracı haline getirildi. Kent
merkezlerinde bulunan afet toplanma alanı statüsünde park, bahçe ve meydanlar yapılaşmaya
açılarak afet sonrasında yaşamı sürdürmeye olanak verecek güvenli alanlar ortadan kaldırıldı.
Deniz kıyıları, dolgu alanları, dere yatakları ve çevreleri de ciddi bir riskle karşı karşıyadır. Okullar,
hastaneler, itfaiye binaları ve diğer kamu binalarının deprem güvenlikleri belirsizdir. Ulaştırma
yapıları, su yapıları, altyapı şebekeleri, su arıtma tesisleri, doğalgaz, enerji ve haberleşme ağları risk
altındadır. Tarihi ve kültürel yapılar büyük bir risk altındadır. Kentlerimizdeki benzin istasyonları,
yanıcı, zehirleyici ve kirletici maddelerin işlendiği, depolandığı ve dağıtıldığı yerlerde ciddi bir risk
vardır. Bu tür aktiviteler çoğu kez iskân alanlarıyla iç içedir.
DEPREM YAPISAL YIKIMLA BERABER KİMYASAL FELAKETLERİ DE GETİRECEK!
Olası bir Marmara Depremi’ nde yapısal yıkımla beraber büyük kimyasal felaketler de beraberinde
gelecektir.
Bursa özelinden bakarsak; İlimiz sınırları içerisinde 17 adet organize sanayi bölgesi bulunmakta ve bu
organize sanayi bölgelerinin büyük çoğunluğunun şehir merkezine çok yakın olduklarını düşünürsek,
olası bir deprem durumunda yaşanacak olan kimyasal tehlikeler depremin yıkımını daha da şiddetli
boyutlara taşıyacağı apaçık ortadadır.
Kimyasal madde ve boya üreten fabrikaları, Kimyasal tanklar, Kimyasal malzeme depoları, Benzin
İstasyonları ve kontrolsüz merdiven altı üretim yapan üretim atölyeleri doğal afet durumunda
potansiyel tehlike kaynaklarıdır ve yıkımlarının sonuçları çok ciddi olacaktır.
Deprem etkisiyle yaşanacak kimyasal kazalar, patlama, yangın, gaz ve kimyasal kaçaklar ciddi boyutta
zehirlenmelere, ekolojik kirlenmelere ve ölüme sebebiyet verecektir. 99 Depremi’ nde Yalova’ da
bulunan Aksa Akrilik Kimya Sanayisinde deprem esnasında tank yırtılması nedeniyle 6500 ton
akrilonitril suya, toprağa ve havaya karışmıştır. Deprem sonrasında yine tesislerden birinde tankların
soğutması yetersiz kaldığından, aşırı basınç artışını önlemek amacıyla 200 ton kadar susuz amonyak
havaya bırakılmıştır. Bu firmanın dizel jeneratörü olmasına rağmen, jeneratör kapasitesi sadece
aydınlanma için tasarlanmıştır. Amonyak tanklarının soğutulması hiç düşünülmemiştir.
6 Şubat depreminde İskenderun limanında konteynırların devrilmesi sonucu çıkan yangın güçlükle
söndürülebilmiş, Boğucu duman günlerce ilçenin üzerinde kalmıştır. Daha onlarca yaşanmış olan bu
ve bunlara benzer pek çok endüstriyel kaza, sızıntı ve yangınlar depremler sonrası meydana gelmiştir.
Ülkemizde her yıl önemli kayıplara neden olan pek çok doğa olayının afete dönüşmesini önlemek için
afet riski altındaki alanların sağlıklı ve güvenli yaşam alanları haline getirilmesi, yani “İNSAN ODAKLI
ve AFET DİREÇLİ KENTLER ”in oluşturulması öncelikli ve acil bir ihtiyaçtır. Dolayısıyla;

BÜTÜNCÜL VE BİLİMSEL BİR ANLAYIŞA İHTİYAÇ VARDIR!
Özellikle son 20 yıl içerisinde başta depremler olmak üzere tüm afetlere yönelik politikaların ve
atılması gereken adımların tüm boyutlarıyla neler olması gerektiği konularında, başta kamu kurumları
ve karar organları olmak üzere hemen her kurum tarafından raporlar, planlar hazırlanmış ve kararlar
üretilmiştir. Ancak son depremler sonuçları itibarıyla göstermektedir ki, alınan kararlar ve yapılan
çalışmalar büyük oranda palyatif kalmış durumdadır. Dolayısıyla öncelikle sağlam, kararlı ve istikrarlı
bir siyasi irade ile kamunun ihtiyaç ve menfaatlerini gözeten, meselelere bütüncül ve bilimsel
bakabilen politik bir anlayışa ihtiyaç vardır.
*Devlet tüm yurttaşlara eşit, sağlıklı, güvenlikli yaşama koşullarında nitelikli yaşam çevreleri
sağlamakla yükümlüdür. Salgın, afet ve kriz koşullarında başarılı iyileşme süreçleri için alınacak
önlemlerin bilimsel ilkeler ve gerçeklerle, toplum yararı gözetilerek oluşturulması; afet yönetimi
hakkında geliştirilecek politikaların bilim insanlarını, meslek odalarını, akademik kuruluşları ve ilgili
uzmanlıkları dikkate alarak oluşturulması zorunludur. Bugüne kadar pek çok yurttaşın hayatına mal
olmuş ve olmaya devam eden, büyük yıkımlara ve kayıplara sebep olan rant odaklı planlama,
kentleşme ve yapılaşma politikaları terk edilmelidir.
*Yapı denetimi sistemi TMMOB ve bağlı odalar, üniversiteler ve ilgili kesimlerin katılımıyla kamusal
bir anlayışla yeniden düzenlenmelidir. Yapılaşmadan kaynaklanan risklerin bertaraf edilmesi için
doğru ve yeterli bir ‘risk yönetim’ sistemi oluşturulmalıdır.
*Bölgesel ve kentsel ölçekte ‘sakınım planları’ hazırlanmalıdır. Ülke genelindeki yapılar
incelenmeli, riskli yapılar tespit edilmeli ve güvenli hale getirilmelidir. Uygun olmayan zemin ve
arazilerdeki yapılar derhal boşaltılmalıdır. Tüm yaşam alanlarımız bilimin ve teknolojinin
rehberliğinde, insanların ihtiyaçları doğrultusunda ve doğayla barışık biçimde yapılandırılmalıdır.
*Güvenli yapılaşmanın sağlanması ve tüm bu süreçlerin sağlıklı işletilebilmesi için meslek
odalarının sürece etkin katılımını sağlayacak yeni bir planlama, tasarım, üretim ve denetim süreci
modeli benimsenmelidir.
*1938 yılından bugüne değiştirilmemiş olan 3458 sayılı Mühendislik ve Mimarlık Kanunu
değiştirilmeli Meslek Odalarının kendi meslektaşlarını yetkinliklerine göre belgelendirme ve
yetkilendirme hakkı getirilmelidir. Tüm dünyada olduğu gibi meslek içi eğitim, mesleki bilgiyi-
deneyimi ölçme ve değerlendirme, mesleki faaliyetlerin ve meslek etiğinin takibi gibi süreçler
ancak Meslek Kuruluşları aracılığı ile yapılabilir ve sürekliliği sağlanabilir.
*Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, gerek kamu kurumlarının, gerekse kamusal alanların
ihtiyaç duyduğu nitelikli mühendislik hizmetlerini tanımlarken Meslek Odalarının belgelendirme
sistemlerini baz almalıdır. İmar Kanunu, Yapı Denetim Kanunu, Afetlerle ilgili Kanunlar, İhale
Kanunu gibi yapılaşmayı belirleyen pek çok kanun ve bağlı yönetmelik, şartname ve tebliğlerinde
tarif edilmeye çalışılan mühendislik, mimarlık ve planlama hizmetleri Meslek Odalarının vereceği
belgeler ile tanımlanmalıdır.
*38 yıl önce, yürürlüğe giren ve “Amaç” başlığı altında dahi afet güvenliğini göz ardı etmiş olan
3194 sayılı İmar Kanunu günümüz şehircilik, planlama, yapı üretim ve denetim hizmet ihtiyaçlarına
yanıt veremez ve ulusal afet mevzuatıyla kopuk bir durumdadır. İmar yasasının BM 2030
Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri arasında yer alan “İnsan Odaklı Dirençli Kentler” yaratılmasına
hizmet edecek, afet mevzuatı ile uyumlu, mevcut planlama sürecindeki karmaşayı giderecek
şekilde yeni bir “İmar Kanunu” hazırlanmalıdır.
*Afet öncesi önlemlerin de afet sonrası iyileştirme süreçlerinin de yeni yerleşimlerin de bu
bağlamda bilimsel ilkeler gözetilerek, bilim insanlarının, meslek odalarının, akademik kuruluşların
ve ilgili uzmanlıkların görüşleri dikkate alınarak toplum yararı doğrultusunda oluşturulmalıdır.

Odalarımızda da afetlere karşı doğru planlama ve kentleşme vb. konularda yoğun çalışmalar olmuş,
bu bağlamda kongreler, çalıştaylar düzenlenmiş, raporlar hazırlanmış; kamuoyunu aydınlatacak,
farkındalığı ve bilinci artıracak çalışmalar yapılmıştır. Yıllara dayanan bu çalışmalar birleştirilerek
strateji ve eylem planları üretilmiştir. Dolayısıyla deprem riski altındaki ülkemizde ve özellikle ilimizde
yapılması gerekenler kadar yapılmaması gerekenler de çok nettir.
Ayrıca T.C. İçişleri Bakanlığı, Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı’nın 29.12.2020 tarih ve 2020/2
sayılı Genelgesi uyarınca ilimizdeki afet risklerine yönelik olarak; Bursa İl Afet ve Acil Durum
Müdürlüğü koordinesinde, kamu kurum/kuruluşları, yerel yönetimler, üniversiteler, özel sektör
temsilcileri, sivil toplum kuruluşları ve meslek odalarımızın değerli katkılarıyla hazırlanan Bursa İl Afet
Risk Azaltma Planı (Bursa İRAP) 30 Eylül 2021 tarihinde Valilik Makamı Oluru ile yürürlüğe girmiştir.
Ancak bu eylem planında yapılması tanımlanan pek çok çalışma eksik kalmış ve eylem programı
kapsamında görevli kurum ve kuruluşlar gerekleri yerine getirmemiştir.
Sonuç olarak; Bursa Valiliği başta olmak üzere tüm Kaymakamlıklara, Bursa Büyükşehir Belediyesi’ ne,
İlçe Belediyelerine, Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü’ ne, Organize Sanayi Bölgeleri
Müdürlükleri’ ne toplumun sağlığını ve can güvenliğini tehlikeye atan kentsel gelişmelere yol açacak,
doğa olaylarının afete dönüşümüne ve pek çok insanın hayatını kaybetmesine neden olacak uygunsuz
ve kaçak yapı üretiminin durdurulması, işlevine bakılmaksızın konut, ticaret ve sanayi fonksiyonlu
mevcut tüm yapı stoğunun tespit edilmesi, güçlendirilmesinin ve/veya dönüşümünün sağlanması
elzemdir. Dolayısıyla dirençli kent oluşumu için yeterli eylem planlarının üretilmesi, doğal ve yapay
afetlere karşı öncesi, afet anı ve sonrası için gerekli tüm tedbirlerin alınması ve gerekli çalışmaların
ivedilikle yapılması için çağrıda bulunuyoruz. Bursa için hazırlanmış Bursa İl Afet Riski Azaltma Planı’
nın eksiklerinin giderilmesi ve uygulanması için tavizsiz bir irade konulmasını bekliyoruz.
Bunun yanında TMMOB Bursa İl Koordinasyon Kurulu olarak bu kapsamda yapılacak tüm çalışmalara
katkı koymaya hazır olduğumuzu belirtiyor, kamu yararını göz ardı eden, bilim ve teknikten uzak tüm
hareketlerin karşısında olacağımızı kamuoyuna duyuruyoruz.

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

Sıradaki haber:

Şadi Özdemir: Mühendis kadınların ekonomideki payı artıyor