
Bu hikâye gerçek hayattan alınmıştır.
İsimler ve mekânlar gerçektir.
Güneş.
Deniz.
Sahil.
Kumsal.
Ve arkadaşımın evi…
Senaryo bana ait değil; göle yoğurt çaldım sadece.
Hikâye şöyle başlıyor.
Bayramın ilk günü:
Almanya’dan Fikret teyze geldi.
Kızının adı: Ümit.
Terslik tam da burada başlıyor işte.
İkisi de erkek ismi.
Neden erkek isim verildiğini tartışmaya gerek yok.
Tartışacak çok şeyleri var çünkü.
Fikret teyze, 70 yaşında Almanya’da yaşayan çok tatlı bir kadın.
Beyaz tenli, mavi gözlü bir Türk.
Almanlara çok benzetseler de onu,
“Ben Cumhuriyet kadınıyım” der durur orada.
“Atatürk hayranı”
(Bulgaristan muhaciri)
Önce Türkiye, ardından Almanya’ya göç etmişler.
Kendisine Bulgar denilmesinden nefret eder.
Şakasından bile hoşlanmaz.
Bayramlaşmak için gittim evlerine.
İki kişi bir danaya girmişler.
“Mucize”
Bahse girerim konuyu nereye getireceğimi hemen anladınız.
Bana da beş kilo yakın et ayırmışlar, Allah razı olsun.
Ben de eti başkasına verdim.
Fikret teyze ve kızı Ümit hiç anlaşamıyorlar.
İkisi de “Reis”i seviyor ama
Ümit eğriyi doğrudan ayırt edebilecek aklı ve melekeleri sağlam biri olduğu için
Tartışma büyük oluyor vesselam.
Ümit Türkiye’de yaşıyor, annesi Almanya’da.
Ümit düzenini bozalı yıllar olmuş ama bin pişman.
Geri dönmeye niyetli.
Annesinin hiç niyeti yok.
Fikret teyze her fırsatta Türkiye’deki emeklilere
“Nankörler, hainler” gibi söylemlerde bulununca
Ümit çılgına dönüyor.
“Size bir şeyler olmuş; FETÖ’cü mü oldun, terörist mi oldun kız?”
deyip veryansın yapıyor fikrine karşı çıkanlara.
Kızmıyoruz Fikret teyzeye…
Bu hep böyle oluyor; Reis’e oy vermeyenlere vurulan damga.
“Aaaaa Fikret teyze, çok ayıp!
Deme öyle.
Türkiye’de terörist elebaşını bile barış elçisi yaparken
İnsan kızına böyle iftiralar atar mı?
Çok ayıp vallahi” dedim…
Hay demez olaydım.
Silahlarını bana çevirdi acımasız teyze.
Ümit durur mu?
Moderatörün ta kendisi.
“Kız ana, sen niye gelmiyorsun Türkiye’ye?” deyince köpürüyor.
Arap sabunu gibi mi, Alman sabunu gibi mi,
Bulgar sabunu gibi mi,
Yoksa Hacı Şakir gibi mi…
Bilemedim şimdi.
“Ben nasıl düzenimi bozup geleyim?
Gençliğimi verdim Almanya’ya!”
deyip beş oturup üç kalkıyor.
Ben bu Almanya’daki düzeni çok merak ediyorum.
Ve en sık duyduğum şey bu çünkü…
Hayır!
Ben Amerika’daki düzenimi arkama bakmadan bozup geldiğim için
Soruyorum bazen kendi kendime…
Türkiye’deki düzen neden beğenilmiyor?
Oysa ki düzen düzene!
**“Kız ana, ne düzenin var senin Almanya’da?
Devletin verdiği evde oturuyorsun,
Eşyalar devletten,
Yiyecek içecek devletten,
Devletin verdiği maaşla yaşıyorsun.
Çık gel bakalım yaşa buradaki emekli maaşıyla,
Göreyim seni,
Sevecek misin Reisi meisi?
Emekli burada aç aç!
15 bin TL emekli maaşı alıyorum ben Almanya’dan.
Sen yollamasan ben geçinebilecek miyim sanıyorsun sana?”**
Böyle uzayıp gitti tartışma…
Derken…
Fikret teyze:
“Meis kim mare?”
deyince evin içinde bir kahkaha cümbüşü koptu.
“Aksan Bulgar!”
Baktım olmuyor, kap dolmuyor…
Anne-kız girecek birbirine bayram sabahı.
“Fikret teyzeye hadi seni deniz kenarına götüreyim,
Ayaklarını kuma sokarsın, iyi gelir.”
“Gelir mi be mare?”
Gelir Fikret teyzem, gelir gelir…
Bak bizim emekliler başlarını kuma gömdükleri için gayet iyiler.
Zamdan zamana başlarını kumdan çıkarıp
İki homurdanıp tekrar sokuyorlar başlarını kuma.
Sonra ne mi oldu?
Sahile gittik.
Fikret teyzenin ayaklarını kuma soktuk.
Ya da gömdük.
Ben denizde yüzerken baktım bir kalabalık…
Fikret teyze ayaklarını kumdan çıkarmış,
Etrafına toplamış insanları,
Kumdan kale yapan bir aileye ver yansın yapıyor.
Evdeki kavgayı sokağa taşırmış.
Etraftakilere sataşmış.
Çok ayıp yahu!
Bizi Avrupa’ya, Almanya’ya küçük düşürüyor Fikret teyze.
Avrupa zaten bizi kıskanıyor.
Yanındakiler Almanca konuşunca rahatsız olmuş,
Kadına “Sürtük” demiş…
Ay bir de uzata uzata söylemiş.
Eee haklı kadıncağız.
Almanya’dan tatile geldi,
Bin bir özlemle…
Sağı Almanca konuşuyor, solu Almanca…
Bir de bozuk aksanlı Türkçe…
Aslında aksan bozuk mozuk değil,
İçin havası bu.
Türkiye değil; Alman sahillerinde zannetmiş kendini Fikret teyze.
Bir dil bir insan anladık kardeşim de bu nedir yani?
Kime havanız?
Bak Suriyelisi var bunun.
Pakistan, Afgan, İran vs.
Kısmetse yakında Filistinli kardeşlerimiz gelecek.
Anladık sizin paranız burada kıymetli,
Ama diliniz değil!
Çok itici oluyor, tepki çekiyorsunuz.
Almanca konuşmanın için sebep ne?
Yanınızdaki aileniz, arkadaşlarınız mı?
Fikret teyzenin ayaklarını değil, başını kuma sokmak lazım aslında.
Önüne gelene sataşıyor.
Limandaki gemilere sataştı bu defa.
“Be kızanım, bunlar nereye ticaret yapıyor?”
diye sordu yanındaki delikanlıya.
Bir de kulaklığını çekerek gencin…
Hemen önümüzdeki, az önce Almanca konuşan aile
5 kumpir, 10 lahmacun, 10 mısır, 5 dondurma yerken sesi çıkmayan Fikret teyze,
Kolayı görünce tepesi attı yine.
“Siz nasıl Müslümansınız mare?
Filistinliler aç susuz,
Siz burada kola içiyorsunuz!
İsrail’i boykot etsenize be çocum!”
Fikret teyzenin değişmeyen tek şeyi: Bulgar aksanı.
Ama kesinlikle Alman aksanıyla konuşanlara, bozuk Türkçeye çok karşı.
Ve ben de çok hak veriyorum.
Birkaç sene önce Almanya’ya bin bir zorlukla kaçak göçek yollarla giden bir insan
Nasıl olur da birkaç sene içerisinde
Bu kadar çabuk bozulur “Türkçesi”?
Benim Amerika’da doğup büyüyen birçok arkadaşım var.
Yabancı dillerini pasaport çıkışında bırakıp
Özüne dönerler.
Ve dahi Avrupa’nın pek çok ülkesinde…
Almanya’dan her yıl gelen arkadaşlarımızla buluşuruz.
Orada doğmuş büyümüş…
Ve hiç Almanca konuşurken görmedim.
Yoksa Almanca bilmiyorlar mı?
Biliyorlar elbette.
İki tane oğlum Amerika’da doğdu
Ve en az üç dil bilirler.
Türkçeleri mükemmel.
Hatta eşleri Amerikalı ve Japon…
Müslüman olduktan sonra ilk öğrendikleri şey:
Türkçe ve Türkiye’nin tarihçesi.
Şimdilerde harika Türkçe konuşuyorlar.
Eeee kaynanaları kim?
Uluslararası yetkimi kullanmak boynumuzun borcu efendim, öyle değil mi?
Anlayacağınız Fikret teyze, bayramın ilk günü sahili karıştırdı.
Evde kızına sataştı.
Araplara sataştı.
Almanca konuşan Türklere sataştı.
Esnafa sataştı.
Bir tek dötünü, başını kuma gömenlere sataşmadı.
Benim anlayamadığım şu:
Fikret teyze ne yapmak istedi?
Neden herkese, eğriye doğruya karşı çıktı?
Denizden yana desem değil.
Domuzdan yana desem hiç değil.
Müslüman kadın, domuz ne alaka?
Ama Reisi çok seviyor.
Çünkü: “Namaz kılıyor” diyor.
Eeee ama kendi kılmıyor.
Artık benimle denize gelmiyor.
Tartışanlardan “vergi alınacak” diye şaka yaptım.
Hiç şakadan da anlamıyorsun be Fikret teyze.
Bu makalemde Bulgar, Alaman ve Türkçe aksan kullanılmıştır.
Güneşlenirken tüylü şapka ve radyo/teyp kullanmak eskilerde kaldı,
Bunu bilin istedim.
Sevgiyle kalın.
Mutlu kalın.
Dünyanın neresine giderseniz gidin, aslınızı belli edersiniz.
Taklitlerden sakınınız.
M&DEV