Son günlerde gelişen olaylar bizlere dünyanın nereye gittiğini aklımıza getiriyor. Çok uzaklara bakmaya da gerek
yok bunun için. Yaşadığımız ülkede her gün yeni olaylar duymaktayız. Hatta duyup kulaklarımıza inanmadığımız o
kadar çok olay oluyor ki, bazen aklımızın almadığı nedenini bulamadığımız olaylara tanık oluyoruz. Neden böyle
oldu diyoruz fakat sorunun cevabı da yok mantığı da yok hatta.
Sokaklara çıktığımızda bir çok farklı ve bizi hayrete düşüren manzara ile karşılaşmamız o kadar olası ki artık.
Çocuklara yapılan haksızlıklar, hayvanlarımızı koruyamayıp üstelik bir de onlara yapılan canilik haberleri, kadın
şiddetinin binbir türlü hali, kavga eden birbirini döven şiddet gösteren onca insan. Bunlara artık alıştık mı, normal
mi geliyor bu akış bizlere. Nice gördüğümüz acınacak manzaralara bu yüzden mi görmezden gelip kafamızı
çeviriyoruz.
Sosyal medya haberleri, çocukların saatlerce oynadığı oyunlar, çekilen ve bir çok beğeni alan saçma videolar bizi
nereye götürüyor. Önceden ayıp dediğimiz anlatırken dahi yüzümüzü kızartan şeyler şimdi kayda alınıp
yayınlanıyor. Utanmak yok, kuralların toplumsal değerlerimizin bütünü değişti. Algılarımız değişti çünkü. Bir çok
şeye gözümüz alistigi için mi kafamızı çeviriyoruz yoksa umursamamaktan anladığımız mı bu hale geldi artık. Bu
şekilde gidersek peki ileride ne olacağız? Bizler çocukken 5 dakikasını izlediğimiz korku filmini dahi yıllarca
unutamayıp o korkuyu zihnimizde uzun süre canlandıran bundan tekrar korkan nesillerdik.
Bilgiye o kadar kolay ulaşabilir çağda yaşamamızın iyi yanlarına gelecek olursak tarihteki veriler, bu verilerin
gelişimsel ve süreçsel bilgilerine sahibiz. Bu yazımda çocuklukta ortaya çıkan anormal davranışlar ve travmatik
olayların kişiliği nasıl etkilediğine değineceğim. Örneğin bilimsel veri sonuçlarına göre seri katillerin, erken
çocukluk dönemlerinde ortaya çıkan bir takım özellikleri vardır. Bunlar arasında çoğunlukla olmak üzere; cinsel
istismar, fiziksel istismar, hayvanlara yapılan işkenceler, gece yatak ıslatmak, ateşle oynayıp yangın çıkartma
eğilimi, sürekli hayal kurma davranışı, yalan söyleme, sosyal izolasyon gibi davranışlar sayılabilir. Seri katillerin
çocukluğu incelendiğinde bütün bunlardan biri ya da birkaçının yer aldığı görülmüştür.
Bu çocuklar eğer gereken destek ve tedaviyi almazlarsa yetişkinliklerinde kendi iç dünyaları ile ilintili olarak
fantazilerine daha da bağımlı hale gelirler. Sık sık gerçek üstü hayal kuran çocuk dünyaları zaman içinde, çeşitli
zarar verme dürtüleri olan davranışlara evrilir. Empati noksanlığı ve sürekli olarak uyaran dürtüsü olan çocuklarda
gelecekle alakalı hedef eksikliği, ne yapacağını (olacağını) bilememe, düşük öz denetim ve düşük derecede şahsıyla
alakalı kontrol ve güç duygusu vardır. Tüm bunlar psikopatinin özelliklerini oluşturur. Seri katillerin yok etmeye ve
öldürmeye yönelik zevk aldıkları bir bağımlılıkla birlikte bir tür Narsistik kişilik bozukluğu yapısına da sahip
oldukları düşünülmektedir. Tüm bunlar aslında erken çocukluk döneminde şekillenmeye başlayan ve buna meyilli
hayal gücüyle ilişkilendirilen, ilerisi içinde davranış örüntüsü olacak bir karakterize durum diyebiliriz. Özüne
baktığımızda ise bu kişilerin izolasyonla alakalı yetersizlik duygusuna karşı bir savunma duygusu geliştirdiklerini
söyleyebiliriz. Bu karakterlerin oluşumu, suç eğilimi şekillenmeleri yıllar içerisinde fark edilebilir bir hal almaktadır.
Bizlere hep sorulan bir soru da, bunun genetik yatkınlığı olup olmadığıdır. Bir çok hastalıkta ve psikolojik
bozuklukta da geçerli olan cevap şudur; Genetik, davranışların ya da hastalığın oluşum riskini etkileyebilir. Bunlar
için uyaran etkenler ya da travmatik bir olay gerçek oluşumu sağlar. Geciken tedavi ve destek durumu da sonuç
kişiliği karakterize edebilir. Sürekli konuşulan gündem, izlenen videolar, garip olan her şeyin normalleştirilmesi ve
geldiğimiz nokta ya da sonrası ne olacak soruları kafamızı çok karıştırmakta. Fakat bir şey yapılmadığında olacaklar
tahmin edilenlerden çok daha fazlasını oluşturacağını düşünmekteyim.
Kendimiz ve çocuklarımız için gereken desteği almaktan çekinmeyelim. İyi bir psikoloji, sağlıklı bir hayat demektir.
Uzman Psikolog Diğdem Keskin