GündemYazarlar

Prof. Dr. Mehmet Yüce: “Türk Dünyası Eğitiminde Başarı İçin  Bir Kaç Şart Var…”

Şehla Aslanın Röportajı

Araştırmacı gazeteci, Manera.az haber sitesinin Genel Yayın Yönetmeni Şehla Aslan, UNEC’in Türk Dünyası İktisat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mehmet Yüce ile görev süresi, deneyimleri, geleceğe yönelik planları ve Türk Dünyası’ndaki ekonomik işbirliği konularında kapsamlı bir röportaj gerçekleştirdi. İşte o röportajı okurlarımızla paylaşıyoruz.

  • Sayın hocam, Ağustos 2021’de TUDİFAK’ta göreve başladığınızdan bu yana hangi önemli projelere ve çalışmalara imza attınız? UNEC’te bulunduğunuz süre içinde Türk Dünyası İktisat Fakültesi’ne hangi katkılarda bulundunuz?

– Azerbaycan’da özellikle TUDİFAK’ta çalışmak benim için çok onurlu bir görevdi. Azerbaycan bize atalardan mirastır, TUDFAK ise fikir babam Prof. Dr. Turan Yazgan hocam’dan emanettir. Azerbaycan çocukluğumuzun hayali, kavuşmak istediğimiz kardeş vatan iken, TUDİFAK gençliğimizin hayali ve Türk Dünyasında gerçekleşmiş en başarılı somut projedir…

Rahmetli Turan hoca İstanbul Üniversitesi modeli esas alarak TUDİFAK’ı kurmuş ve buraya idealist hocaları göndermiş. Hali hazırda da fakültede eğitim veren hocaların tamamı eğitimlerinin bir kısmı Türkiye’de yapmıştır. O nedenle bu fakülde kurulduğu 1992 yılından bu yana önemli bir misyon üstlenmiş, Azerbaycan eğitim sisteminde rol model haline gelmiştir. Buraya görevli gelen her dekan fakülteye bir katkı yapmaya çalışmıştır.

– Görev yaptığınız sürede hedefleriniz ne idi, hocam?

-Görev yaptığım süre içinde üç hedef belirledim. Birincisi fakültenin ihtiyaç duyduğu ders kitaplarının fakülte öğretim elemanları tarafından ya da Türkiye’deki hocalarla birlikte hazırlanması, ikincisi fakültenin uluslararasıllaşması kapsamında farklı üniversitelerle ortak çalıştay, konferans ve kongrelerin düzenlemesi, üçüncüsü ise fakültesinin misyonu gereği fakültenin ülkedeki kurum, kuruluş ve medya ile yoğun işbirliği yapmasını sağlamaktı.

Bu üç hedef çerçevesinde birçok projeyi hayata geçirdik. Tabi ki, projeyi tek başıma hayata geçirmedim. Biz ekip olarak çalıştık. Fakültemizde çok genç, dinamik ve bilinçli bir kadro var. Bu kadro her zaman beni desteklediler. Kendilerine çok teşekkür ederim. Bence bu süreçte en önemli proje ders kitaplarının yazılmasıydı. Bu proje çerçevesinde hocalarımız tarafından birçok dersin kitapları hazırlandı. Her ne kadar ders konusu bilgi evrensel olsa da, milli ve yerli örnekler seçilerek konunun anlatılması dersin öğrencinin hafızasında kalıcı olmasını sağlamaktadır. Ayrıca bu proje sayesinde hocalarımızın oldukça kaliteli kitapları yazdılar. Bu da hen ders malzemeler hazırlanmış oldu, hem de hocalarımızın özgüveni yükseldi.

Fakültemizin uluslararasıllaşması kapsamında birçok üneversite, kurum ve kuruluşlarla ortak bilimsel etkinlikler gerçekleştirdik. Bu etkinliklerimize hem Azerbaycan, hem Türk Dünyasında hem de diğer ülkelerden onlarca uzman kişiler katıldılar. Bu etkinliklere sunulan tebliğlerden oluşan kitapları yayınladık. Bu etkinlikler aynı zamanda fakültemiz için uluslarası iş ortakların bulunması anlamına geliyordu. Özellikle Türk Dünyası ile ilgili birçok etkinlik gerçekleştirdik ve bu etkinlikler çerçevesinde kitaplar hazırladık. Online ortamında bir çok bilimsel etkinlik gerçekleştirdik. Kendi alanında başarılı akademisyenleri hocalarımız ve öğrencilerimizle buluşturduk. Diğer taraftan Azerbaycan’ın resmi kurumları ve Türkiye’nin Azerbaycan’daki resmi kurumlarıyla Türk Devleti Teşkialtına bağlı kurumlarla ortak birçok etkinlik gerçekleştirdik. Kimi zaman da söz konusu kurumların gerçekleştirdikleri etkinliklere üst düzeyde katkı sağladık. Böylece Türk Dünyası denildiğinde ilk akla gelen kurum TUDİFAK oldu. Tüm bunların sonucunda doğal olarak hocalarmızın bilimsel yayınları hem nitelik ve de nicelik olarak arttı.

Türk Dünyası İktisat Fakültesinin üstlendiği en önemli misyon topluma hizmet olduğu kanaatindeyim.  O nedenle fakültenin kamu oyu tarafından tanınması gerekmektedir Bu çerçevede görev yaptığım süre içinde fakültemizi Azerbaycan ve Türkiye’nin kurumlarına, iş insanları derneklerine, sivil toplum kuruluşlarına ve medya kurumlarına tanıtmaya azami gayret gösterdim. Azerbaycan, Türkiye ve Türk Dünyasına ilişkin konularda kamu oyu aydınlatma amacıyla birçok medya kuruluşlarına röportaj verdim, oturumlara ya da programlara katıldım. Böylece kamu oyunun dikkatini çekerek TUDİFAK’ın bilinirliğini artırmayı sağladım.

haberyum metin

TUDİFAK’ta görev yaptığım üç yıl içinde fakültenin eğitim kalitesinin yükselmesi, akademisyenlerinin yayınlarının nitelik ve nicelik itibarıyla artması, fakültenin kamu oyu tarafından tanınması ve başta işadamları dernekleri ile diğer paydaş kurumlarla yoğun işbirliği içine girmesi yönünde önemli ilerleme sağlandığına inanıyorumi

  • Peki, görev süreniz boyunca karşılaştığınız en büyük zorluklar nelerdi ve bunları nasıl aştınız?

– Türkiye’den gelip TUDİFAK’ta çalışan önceki yöneticilerimize göre daha şanslıydım. Çünkü genelde Türk Dünyasını özelde Azerbaycan’ı iyi tanıdığıma inanıyorum. Ülkenin tarihi, coğrafi durumu, siyasi ve idari yapısı ve mevzuatı konusunda bilgi sahibiydim. Göreve başlamadan önce çok defa Azerbaycan’a gelmiştim. UNEC ve TUDİFAK çalışanları ve öğretim kadrosunu yakından tanıyordum. Kendileriyle Türkiye’de farklı programlarda birlikte bulunduk. O nedenle sistemi az çok biliyordum. Tüm bunlara rağmen en çok zorlandığım şey bürokratit yapı ve işleyiş oldu. Gerçekten gerek ülkede gerekse üniversitede çok yoğun, kendine özgü ve aşılması zor bir bürokratik işleyiş var. O nedenle mevcut işleyişinin dışına çıkmak, bir yenilik getirmek ya da farklı bir uygulama hayata geçirmek oldukça zordur. Ama bir iyi bir iş yapmak için de bürokrasiyi aşmak zorundasınız. Bunun yolunu bulmalısınız? Üniversitemizin daha yenilikçi bir yapıya sahip olması bürokratik yapıyı aşmada bana yardımcı oldu. İlerleyen dönemlerde işimi titiz yapmam, gerekçelendirmem, Türkiye ve dünyadaki uygulamaları örnek olarak göstermem dolayı bürokraside hakkında olumlu bir imaj yarattı.  Bu da bürokratik engelleri aşmama yardımcı oldu. Ayrıca samimi ve şeffaf birr kişiliğe sahip olmam da bürokraside işimi kolaylaştırdı. Bu durum zaman ilgili kurumların hepsinde Mehmet Hocanın samimi ve art niyeti yok düşüncesinin hakim olmasına neden oldu. Ancak tüm bu olumlu gelişmelere rağmen kimi zaman bürokrasi adete bizi bezdirdi. Bununla birlikta zamanla bürokratik yapının felsefesi ve işleyişi öğrendim. Böylece bu da hem işimi kolaylaştırdı hem de ilk dönem yaşadığım stresi azaltı. En ilginçi de Azerbaycan’da bürokraside “niçin” ve “neden” sorularının sorulmaması gerektiğini kabullendim.

  • Öğrencilerle ve akademik kadro ile olan ilişkileriniz nasıldı?

-Çalışma hayatımın önemli bir kısmı yöneticilikle geçti. İşin doğası gereği yöneticiler genellikle akademik kadro ve öğrenciler tarafından pek sevilmezler. Ancak gerek hocalık gerekse idarecilikte öğrencilerimle hep sıcak ve samimi ilişki içinde oldum. Onları evladım gibi gördüm. Sorunlarını dinlemeye azami derecede özen gösterdim. Öğrencilerin görüşleri benim için her zaman önemli oldu. Bu yaklaşımım kimi zaman eleştirildi. Öğrencileri şımartıldığı ve bunların söz dinlenmeceği şeklinde yorumlar yapıldı. Ancak tam tersi bir sonuçla karşılaştım. Öğrenciler benden korktukları için değil, saygı gösterdikleri için derslerime geldiler. Düşük not almamak için değil, dersi sevdikleri için çalıştılar. Özetle öğrencilerim samimiyetime karşılık sevgi ve saygıyla karşılık verdiler. Bazı istisnalar dışında iyi niyetimi suistamle etmeye çalışmadılar. Öğrencilerim, hukuka ve mevzuatı aykırı bir duruma rıza göstermeyeceğimi çok iyi biliyorlar. O nedenle benim toleransım hukuk dairesiyle sınırlı olduğunu anlıyorlar. Çünkü öğrencilerin sorunlarını hukuk çerçevesinde çözüm getirmek, bir iş olmayacaksa neden olmadığı onlara anlatmak temel prensibim olmuştur. Öğrencilerimi çok sever, değer veririm. Onlar da beni çok sevdiklerini biliyorum. Türkiye’ye döneceğimi öğrenen öğrencilerim çok üzüldüler. Ağlayan öğrencilerim bile de oldu.

Akademik kadro üniversitelerin temel unsurudur. Akademik kadronun üretken olması için kendilerini rahat hissetmeleri gerekmektedir. Ancak bununla birlikte sorumluluklarının da farkında olmaları gerekir. O nedenle yönetici olarak görev yaptığım her kurumda akademik kadroya değer verir ve incinmemeleri için azami çaba gösteririm.  Ancak sorumluluklarını da kendilerine hatırlatırım. Akademisyenlerle ilişkimi baskıya ya da disiplinsel tedbirlerle değil daha çok medeni bir ilişki içinde yürütmeye çalışırım. Gerekirse bir çok konuda kendileriyle birlikte bizzat kendim de görev alırım. Akademik çalışmalarıyla ilgilenir, imkanlarımın dahilinde katkı sunmaya çalışırım. O nedenle istisnai bazı haller dışında genellikle akademik kadromla uyum içinde olurum.

TUDİFAK’ta çalıştığım süre içinde de aynı yöntemi izledim. “TUDİFAK”ın bir aile olduğu vurgusunu sürekli yaptım. Aile içinde herkesin hem görev hem de mesuliyetlerinin olduğunu hatırlattım. Zaten TUDİFAK’ın diğer fakültelerden farklı kendine özgü geleneksel bir yapısı var. Biz de bu geleneksel yapı içinde oluşan değerleri öncellikdik. Dolayısıyla öğrencilerimizle, velilerimizle, mezunlarımızla ve çalışanlarımızla bir aile bilinciyle hareket ettik. Bir yönetici olarak ben onlara sahip çıkarken, onlar da yöneticileri olarak beni hep desteklediler. TUDİFAK ailesinin bir parçası olmaktan gurur duydum ve duymaya devam edeceğim. İyi ki, TUDİFAK ailesinin bir ferdi olmuşum.

  • UNEC’teki görevinizin sona ermesinin ardından planlarınız nelerdir?

UNEC’ten görevim bittikten sonra esas görev yerim olan Bursa Uludağ Üniversitesine döneceğim. Burada öğretim üyesi olarak görevime devam edeceğim. Yarım kalan bazı çalışmalarımı tamamlayacağım. Meslektaşım Dr. Öğretim Üyesi Muhammad Çelik ile birlikte yürüttüğümüz https://www.akademikyorum.com/  sitesindeki dergilerime yoğunlaşacağım. Yine Meslektaşlarım Dr. Öğretim Üyesi Fatih Aslanbaş, Dr. Hüseyin Akkaya ve Dr. Neslihan Kızıler birlikte hazırlık aşamasında olan bilimsel çalışmalarımızı hızlandıracağız. Tabi ki, Türk Dünyası ile ilgili bazı projelerimiz var. Bu projeleri Türk Devletlerindeki meslektaşlarımızla birlikte yürüteceğiz. Bu arada Azerbaycan’ın kültürel değerleri, tarihi şahsiyetleri, Türkiye Cumhuriyetinin milli yapısının oluşmasında emeği geçen aydınlarını Türkiye’de daha iyi tanınması sağlamak konusunda Azerbaycan’daki akademisyen arkadaşlarımızla ortak bir projeyi başlatmayı planlıyoruz. Diğer taraftan Azerbaycan -Türkiye arasında kardeşlik köprüsünü kuran Kafkas İslam Ordusunu şehitlerini daha güçlü gündeme getirilmesi konusunda başlattığımız projeyi de hızlandırmayı hedefliyoruz.

  • Türk Dünyası ülkeleri arasındaki eğitim alanında işbirliğinin şu anki durumu hakkında ne düşünüyorsunuz?

-Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) bünyesinde eğitim alanında işbirliği konusunda önemli çalışmalar yürütülmektedir. Türk Dünyası yol haritası olan 2040 Vizyonu Belgesinde “Eğitim ve Bilim” başlığı altında yapılması gereken işler ve atılması gereken adımlar reel ve somut olarak ortaya konulmuştur. Bu başlık altında yer  alan “Üye Devletler arasında yüksek öğretim alanında daha iyi işbirliği için müfredat ve kredi sistemini uyumlu hale getirme ve Üye Devletlerde diplomaların ve akademik niteliklerin tanınmasında işbirliği teşvik etme” hedefi Türk Devletleri arasında eğitim işbirliği için sağlanması gereken öncellikli alandır. Diğer taraftan yine 2040 Vizyonu Belgesinde yer alan “Ortak Türk tarihi, kültürü, dili, edebiyatı ve coğrafyası ile ilgili bilimsel ve analitik araştırmaları yoğunlaştırma ve Üye Devletlerdeki okul müfredatlarında bu konulara ilişkin olarak yer alan seçmeli dersleri destekleme” hedefi de kısa zamanda hayata geçirilmesi gerekmektedir.

Türk Devletleri Teşkilatı, genç Türk nesillerinin mevcut eğitim sistemine katılmalarına yardımcı olacak özel programlar geliştirmek ve uygulamak amacıyla farklı tarihlerde Bakanlar toplantıları düzenlemektedir. Bu toplantılarda alınan karar işbirliğinin farklı boyutları için oldukça önemlidir. TDT Yükseköğretim kurumları arasındaki mevcut işbirliğini güçlendirmek amacıyla TDT Üye Devletlerinin üniversiteleri için üniversiteler arası bir birliğin yapılandırılması amacıyal Türk Devletleri Teşkilat Ünivesiteler Birliği (TÜRKÜNİB) kurulmuş ve bu birlik çalışmalarına devam etmektedir. TÜRKÜNİB’in birçok faaliyet alanı bulunmaktadır ve bunlardan biri de Orhun Değişim Programı’dır. Bu programın birçok eksiği de olsa ileride bu eksikliklerin giderileceğine inanıyorum.

Tüm bu gelişmelere rağmen Türk Dünyasında eğitim alanındaki işbirliği diğer sektörlerdeki işbirliğinin çok gerisinde kaldığına inanıyorum. Yukarıda bahsettiğimiz çalışmaların önemli bir kısmı proje aşamasında bir kısmı ise henüz yeni uygulama aşamasındadır. O nedenle eğitim alanında hali hazırda çok başarılı olmuş bir uygulamadan söz etmek mümkün değildir.

  • Bu işbirliğini artırmak için hangi adımların atılması gerektiğini düşünüyorsunuz?

-Hali hazırde ne orta öğretimde ne de yükseköğretimde ciddi mesafe alınmış bir programdan söz etmek mümkündür. Her şeyden önce alfebe birliği sağlanmalı ve ortak iletişim dili konusunda ciddi çalışmalar yapılmalıdır. Orta öğretim ortak tarih ve edebiyat müfredatı oluşturulmalıdır. Orta öğretim ve yüksek öğretimde başta eğitimciler olmak üzere öğrencileri için ortak eğitim programları yapılmalı, ortak müfredat ve değişim programlarını teşvik edilmeli hatta belirli ölçüler içinde zorunlu hale getirilmelidir. Özellikle yükseköğretim programlarında belirlenmiş kontenjanlar dahlinde her Türk cumhuriyetinde öğretim üyesi çalıştırılma mecburiyeti getirilmelidir. Öğretim üyeleri işin çalışma izni ve oturum izni gibi bürokratik işlemler en az seviyeye indirimelidir. Ayrı üniversiteler arasında ortak fakülte ya da bölüm kurulması özenle teşvik edilmelidir. Orta öğretimde Türk dili çağdaş lehçeleri temel düzeyde verilmelidir. Üniversitelerde de Türk dili lehçeleri seçimlik ders haline getirilmelidir. Eğitimde ortak standartlar geliştirilmeli, ortak akreditasyon uygulamalrına gidilmeli, ortak reytin kurumu ve ortak indeks oluşturulmalıdır.

  • UNEC’teki akademisyenlere ve öğrencilere vermek istediğiniz herhangi bir tavsiye var mı?

UNEC eğitim alanında Azerbaycan’da önemli bir yerde olduğunu söylemek mümkündür. Bununla birlikte akademisyenlerin akademik faaliyetlere daha yoğun zaman ayırmaları, kendi alanlarıyla ilgili daha görüş ve düşüncelerini daha açık bir şekilde ifade edebilmeleriyle, yurtdışı kongre ve konferanslara daha yoğun ilgi göstermeleri gerektiğini düşünüyorum. Akademisler puan ya da maddi teşvik almaktan öte daha özgün çalışmalara ağırlık verilmelidirler. Özellikle üniversitede Araştırma Görevlisi uygulamasına gidilmesi ve doktorası olmayan öğretim elemanlarının derslere girmesine engel olunmalıdır. Diğer taraftan hocaların üniversiteler arasında mekik dokuyarak saat hesabı ders verme pozisyondan kurtarılarak fakültesinde kendisine çalışma ortamı sağlanmış saygın bir akademisyen konumuna getirilmelidir.

Öğrenciler ise küreselleşmeyle birlikte karşılarında duran güçlü bir rekabet ortamına çalışabilecek şekilde kendilerini yetiştirmeleri gerektiği bilinciyle hareket etmelidirler. Bir kaç safyalık ders notu ve ezberledikleri bir kaç testle dersi geçen öğrencilerin mezuniyet sonrası çok zor şatları kendilerini bekleyeceğini bilmelidirler. O nedenle ezbereyi bir kenara bırakıp, nitelikli bir şekilde eğitim hayatlarını tamamlamaları gerektiği bilincine varmalıdırlar. Bunun için ortam, imkan ve öğretim kadrosu bulunmaktadır. Bununla birlikte yabancı dile önem vermelidirler.

  • UNEC’te çalıştığınız süre boyunca unutamadığınız bir anı veya deneyim paylaşabilir misiniz?

Burada iki olay anlatmak isterim. Birincisi şehit mezunumuzla Ağa Emi ile ilgilidir. Ağa Emi fakültemiz mezunu ve ailenin tek erkek çocuğu… Gönüllü olarak Vatan Muharebesine gider ve şehit olur. Şehitin bir cebinde Türk Bayrağı, bir cebinde Azerbaycan bayrağı çıkar. Bu olayı dinlediğimde çok etkilendim. Gittim ailesiyle tanıştım. Onlarla dost olduk. Her fırsatta kendilerini ziyaret etmeye çaba gösterdim. İlişkilerim hala devam ediyor. Türk Dünyası şehidimize Allah’tan rahmet dilerim.

İkincisi derste zayıf almış bir öğrencimle ilgi…Bir gün sekreter gelip dedi ki bir öğrenci ailesi sizinle görüşmek istiyor. Gelsinler dedim. Birden içeriye altı-yedi kişi girdi. Öğrencinin ablası, abisi, kardeşleri, anne ve nenesi….buyur ettim, çay ikram ettim. Sorunun ne olduğunu sordum? Öğrenci dışında herkes konuşuyor….Ama öğrenci hiç konuşmuyordu. Konu anlaşılmayınca öğrenci işleri sorumlusu çağırdım. Meğer öğrencinin final notu düşük gelmiş… Bunun üzerine aileye öğrencinin bütünleme hakkı olduğu, çalışıp bütünlemeye girmesi gerektiğini söyledim… Bütün aile büyük bir gayretle öğrencinin bütünlemeye girmeden nasıl dersi geçebileceğine ilişkin öneriler getirmeye başladı… Öğrencinin nenesi sürekli şunu tekrarlayıp durdu: “Ben bir işçiyim. Söylediklerinizi anlamıyorum. Ama torunumumu geçirebilirsiniz.” Bir saat onlara öğrencinin bütünlemeye (25 faiz) girmesi gerektiğini anlatamadım. En sonunda ailenin hepsini dışarı çıkmasını rica ettim. Öğrencimle yalnız konuşacağımı söyledim. Zor bela çıktılar. Annesi müellim o bilmiyor, sen benimle konuş diye ısrar ediyordu. Sınunda öğrenci ile yalnız kaldık… evladım bütünleme ne olduğunu bilmiyor musun? diye sordum. Hocam biliyorum, bütünlemeye girdim, geçecek notu da bekliyorum. Ama ailem bunu anlatmaya bana fırsat vermediler ki… Böylece Azerbaycan’da üniversite hayatına ailenin ne kadar müdahil olduğunu ilginç bir olayla öğrenmiş oldum.

  • Bakü’deki yaşam ve kültürel deneyimleriniz hakkında ne düşünüyorsunuz?

Bakü Türk Dünyasında yaşanabilir şehirler listesinin en üstünde yer aldığını düşünmekteyim. Bakü, zengin bir tarihe, kültüre ve sanata sahip bir yerleşim yeridir. Sanat ve yaşam açısından oldukça canlı bir yapıya sahip olan Bakü, hem geleneksel hem de modern unsurları bir arada sunmaktadır. Bu nedenle hem yerel hem de uluslararası sanat etkinlikleri, şehrin kültürel yaşamını canlandırmakta ve zenginleştirmektedir. Bakü müzeler şehri olarak ifade edebilir. Hem alana ilişkin zengin içerikli bir müze vardır denilebilir. Tiyatro kültürü çok zengindir. Müzik ve müzik festivaleri kent ayrı bir zenginlik katmaktadır. Azerbaycan’a özgü geleneksel bir müzik türü olan mugam, şehirde önemli bir yer tutar ve birçok etkinlikte çalınır.  İçeri şehiri bir kültür merkezi ya da açık hava müzesi olarak tanımlamak mümkündür. UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan bu bölge, tarihi binalar, dar sokaklar ve kültürel yapılarla şenlendirilmiştir. Denizi kıyısında uzanan bu uzun bulvar, yürüyüş ve dinlenme alanları, kafeler ve eğlence mekanlarıyla doludur. Et ve sebze ağırlıklı yemekleriyle tanınan Azerbaycan mutfağı dünyada eşi az bulunur bir zenginliğe sahiptir. Ulusal ve uluslararası konferans, kongre, festival ve fuar eksik olmaz. O nedenle üç yıllık görev süresince sanat, kültürel ve bilimsel etkinliklerden doyasıya faydalandım. Başka bir ifadeyle sıkılma şansım olmadı.

Röportajı takdim etti:

Şehla Aslan, Araştırmacı Gazeteci

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu

Reklam Engelleyici Algılandı

Lütfen reklam engelleyiciyi devre dışı bırakın!