BursaGündemYazarlar

Kestel Boğulurken, Kim Modern Masallara İnanır?

Bursa’da “çevre” denince ilk akla gelen yer neresi oldu, biliyor musunuz?

Kestel.

Ama yeşiliyle, doğasıyla değil…
Bacasıyla, dumanıyla, kokusuyla.

Eskiden piknik konuşulurdu, şimdi kanser vakaları.
Eskiden yayla havası derlerdi, şimdi maskesiz dolaşılmıyor neredeyse.

Peki bu tablo nasıl ortaya çıktı?

Hani Modernizasyondu?

Yaklaşık dört yıl önce, Bursa Çimento yetkilileri süslü sunumlarla kamuoyunun karşısına çıkmıştı.
Endişeye gerek yok” dediler,
Kapasite artışı yok” dediler,
Sadece teknoloji yenileniyor” dediler.

Ama sonra…

O “modernizasyon” dedikleri şey, devasa bir yeni fabrika inşaatına döndü.

Yok kapasite artmıyor denilen yerde
— daha büyük bacalar,
— daha geniş alanlar,
— daha yüksek duvarlar yükseldi.

Mevcut tesis de duruyor bu arada.
Yani çifte kapasite iddiası boş bir laf değil.
Gerçek.

Modernizasyon buysa, fabrika inşaatı ne?

Hani modernizasyon eski makineleri yenilemekti?
Hani çevre dostu sistemlerdi mesele?

Oysa şu anda Kestel’de yaşanan şey:
Bambaşka bir tesisin, sıfırdan kurulması.

Üstelik sorular havada uçuşuyor:

ÇED raporu nerede?
Ruhsat var mı?
Kapasite artışı açıklandı mı?
Halk bilgilendirildi mi?

Cevap: Yok.

Ceza var ama açıklama yok

Kestel Belediyesi, inşaatta usulsüzlük tespit etmiş.
44 milyon TL ceza kesmiş.
Ceza ödenmiş mi?
Ödenmiş.

O zaman bu ne anlama gelir?

Firma aslında usulsüzlüğü kabul etmiş.

Ama ne hikmetse hâlâ
— ne cezaların detayları kamuoyuyla paylaşılmış,
— ne de yetkililer konuyla ilgili şeffaf bir açıklama yapmış.

Mimarlar Odası’nın talepleri de sürüncemede kalmış.
Şeffaflık mı? O sadece cümlelerde var. Sahaya uğramamış.

Kestel’in havası mı?

Kestel’in havası, Türkiye ortalamasının çok altında.
Temiz Hava Hakkı Platformu verileriyle sabit.
En kirli bölgelerden biri.

Belediye Başkanı Ferhat Erol, gece yarıları fabrika denetliyor.
Helal olsun.
Kestel’e temiz hava sözü” veriyor.

Ama…
Sözler güzel de, altı boş bırakılmaz diye düşünüyorum.

Peki ya insanlar?

Kestel’de son iki yılda
— kanser vakaları artmış,
— solunum rahatsızlıkları tavan yapmış,
— geceleri bacadan çıkan duman gözle görülür hale gelmiş.

Halk resmen nefes alamıyor.

Atık yakma tesisi ruhsatı var mı?

Bu kadar basit bir soruya aylarca net yanıt alınamıyor.
Yoksa: Çevre suçu.
Varsa: Neden kamuoyuyla paylaşılmıyor?

Ankara’da çözüm arayanlar da eli boş dönüyor gibi…

Ormana doğru uzanan fabrika…

İddialar ürkütücü:

Orman sınırlarına taşan bir inşaat,
200 milyon Euro’luk yatırım,
Ama hâlâ ÇED raporu yok.

Ve bu kadar ciddi bir meselede
ilgili bakanlıklar suspus.

Armut dağıtarak algı yönetilmez!

Bazı kurumlar, halkla ilişkiler çalışmalarıyla meseleyi örtbas etmeye çalışıyor olabilir.
Ama unutmamak gerek:

Bu halk, artık kandırılacak durumda değil.

Konumuz sadece kapasite değil.
Konumuz: Halktan gizlenen bilgiler, ruhsatsız yapılar, açıklanmayan cezalar, yaşanan hastalıklar, tükenen nefesler.

Bursa Çimento’ya açık çağrı:

Her şey yasal diyorsanız, o zaman…

— ÇED raporunu yayınlayın,
— Kapasiteyi açıkça duyurun,
— Cezaları KAP’a bildirin.
— Kamuoyunu ikna edin, susturmaya çalışmayın.

Ve unutmayın…

Kestel boğuluyor.

Bu halk sadece nefes almak istiyor.

Ne reklamla, ne ziyaretle, ne meyve dağıtarak geçiştirilemez bu mesele.

Çünkü artık mesele bir fabrikanın değil,
bir ilçenin hayatta kalma mücadelesidir.

Not:

Bu yazı, bir çevre meselesinden çok daha fazlasını anlatıyor.
Bu yazı, bir ilçenin nefes alma hakkını,
bir çocuğun sağlıklı büyüme umudunu,
bir annenin, bir babanın gece içi rahat uyuyabilme hakkını savunuyor.

Unutmayın…

Ruhsatsız bir yapı yıkılır.
Ama ruhsatsız bir vicdan, bir nesli yıkar.

Bursa Çimento ve yetkililere düşen görev,
yalnızca inşaat yapmak değil…
İnandırmak. Açıklamak. Şeffaf olmak.
Ve en önemlisi:
Kestel’e yeniden nefes aldırmak.

Aksi halde…

Bir gün sadece bacalar değil, vicdanlar da kararır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu