Yazarlar

İkiyüzlülüğün Göstergesi,Orduda Disiplin, Siyasette Baskı

Türk Silahlı Kuvvetleri, disiplini esas alan, emir-komuta zincirinin en sıkı şekilde uygulandığı kurumlardan biridir. Bu disiplini bilerek çiğneyen, ordu içindeki birliği ve bütünlüğü tehlikeye atan kişilere karşı alınan tedbirler kaçınılmazdır.

Ancak bugün, TSK içindeki disiplin ihlallerine karşı uygulanan yaptırımlara tepki gösteren bazı çevrelerin geçmişte sergilediği tavırları hatırladığımızda, büyük bir çelişkinin içinde olduklarını görüyoruz.

Düne kadar, orduda “Peygamberin ümmetiyiz” diyenleri, namaz kılanları, eşinin başı örtülü olduğu için yıllarca şerefiyle hizmet etmiş kahraman subayları ve generalleri YAŞ kararlarıyla bir çırpıda tasfiye ederken sesini çıkarmayanlar, bugün ise açıkça disiplin suçu işleyenleri savunuyor.

Zamanında Atatürkçülük kisvesi altında TSK’nın en başarılı komutanlarını harcayan, onların özlük haklarını ellerinden alıp pazarlarda tezgâh açmaya mahkûm edenler, şimdi ordu içinde korsan yemin törenleri düzenleyerek hizipleşmeye sebep olan disiplin ihlallerini meşrulaştırmaya çalışıyorlar.

Bugün gelinen noktada, “Atatürk’ün askerleriyiz” diyerek ordu içinde hizipleşmeye neden olan korsan yemin törenini savunanlara sormak gerekiyor:

Eğer bu korsan törene katılmayanlar da Türk askeri ise, neden böyle bir ayrım yaptınız?
Onlar Fransız askeri mi, Yunan askeri mi?

Atatürk, Osmanlı’nın yetiştirdiği başarılı bir asker ve Cumhuriyetimizin kurucusudur, ülkemizin ortak değeridir. Ancak Atatürkçülüğü bir ayrımcılık aracı olarak kullanıp, askerlerin arasına nifak sokmak en hafif tabiriyle tehlikelidir.

Üstelik bunun anlık gelişen bir olay olmadığını, belli bir amaca hizmet eden organize bir hareket olduğunu görmek de zor değil.

Siyasette Çifte Standart!

Öte yandan siyasette yaşananlara baktığımızda, durum daha da trajikomik bir hâl alıyor.
• Kendi partiniz içinde farklı düşünen insanları en ufak bir eleştiri nedeniyle disipline sevk edip ihraç ediyorsunuz.
• Parti politikalarınıza aykırı görüş belirtenleri linç ediyorsunuz.

Ancak konu ordu içinde emir-komuta zincirini bozacak hareketler olduğunda, birdenbire ifade özgürlüğü savunucusuna dönüşüyorsunuz.

Bu nasıl bir çelişkidir?

Orduda disiplin suçunu işleyenlere sahip çıkarken, siyasette en küçük bir muhalif ses karşısında tahammülsüzlük gösterenler, bu ikiyüzlülüğü nasıl açıklayacak?

Bu tablo, aslında ülkemizde belli kesimlerin demokrasiyi ve özgürlüğü yalnızca kendi çıkarlarına uygun olduğu sürece savunduğunu gösteriyor.

Ancak unutmamalıyız ki, hukuk ve disiplin kişilere ya da ideolojilere göre esnetilmez.
Ordu içinde hizipleşme yaratacak eylemler nasıl disiplin cezasını gerektiriyorsa, siyasette de farklı fikirlere tahammülsüzlük aynı şekilde eleştirilmelidir.

Gerçekten demokrasiye, hukuka ve devletin temel kurumlarına saygı duyanlar için çifte standart kabul edilemez.

Eğer bir yerde hukuksuzluk varsa, nereden geldiğine bakmaksızın karşı çıkmak gerekir.
Aksi hâlde savunduğunuz değerler sadece birer araçtan ibaret kalır.

Atatürk kimsenin sermayesi değildir, kimsenin ipoteğinde de değildir.
Her istediğiniz zaman Atatürkçülük kisvesi altında dayatmalarda bulunamazsınız!

Suat Şahin

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu