a

Her depremde ölüyorsak; Hepimiz sorumluyuz!…

https://haberyum.com/wp-content/uploads/2023/08/masal-bahçe.png https://haberyum.com/wp-content/uploads/2023/10/134X550.jpg

Sizin evinizin altından fay hattı geçiyor mu? Ya da yüreğinizden geçen fay hattı var mı? Ben söyleyeyim; Senin, benim, bizim, yani hepimizin ve herkesin yüreğini yıkıp geçen, sönmeyen kor misali yakıp küle döndüren bir fay hattı geçti içimizden. Biliyorum. Biliyorum çünkü; Her depremde, o fay hattını hep beraber yaşadık. Çünkü bekliyorduk ve… inadına ‘bekledik!.. Hep birlikte yıkıldık, hep birlikte yandık, Anlamıyor musun: ‘Hep birlikte öldük!.. Uzmanlar uyardı dinlemedik, Jeoloji bilim insanları raporları çarptı yüzümüze görmedik. Jeofizik bilim insanlarımız çağrılar yaptı duymadık, gitmedik. Hep birlikte çalışmalıyız dediler anlamadık. ÖLECEĞİZ, çığlığı attılar; Duymadık, görmedik, yapmadık. Ve… Bir kez daha yüzleştik. Ders aldık mı sanmıyorum? Ders almış olsaydık, bir kez daha yüzleşmezdik. Ders alsaydık bir kez daha ölmezdik. Ne acıdır ki; herhalde, dersimizi alana kadar bu böyle devam edecek. Dilerim ve umarım böyle olmaz, olmamalı. Ders alsak da almasak da kaçınılmaz bir gerçeğimiz var. Deprem, deprem, deprem, Yıkım, yıkım, yıkım, Ölüm, ölüm, ölüm… Üstelik her yüzyılda yüzümüze tokat gibi çarpan bir gerçek. Nedir derseniz? Türkiye bir deprem ülkesi. Bu kaçınılmaz gerçeğimiz. Ve…teyit edildi ki; Bu kadim topraklar, her köşesi cennet güzel Anadolu’muz ve bu güzel vatanın necip insanları sanki ‘borçluymuş’ gibi her yüzyılda maruz kaldığı bir büyük felakete canlarını vermeyi kader bellemekte… Geride bıraktığımız yüzyılın son felaketini hep birlikte yaşamadık mı? 17 ağustos 1999 Kocaeli-Gölcük (Körfez) depremi. Merkez üssü Kocaeli olan 7.5 büyüklüğündeki deprem, 18.373 canımızı bizden ayırdı. 600.000’den fazla yurttaşımızı evsiz bıraktı, 50 bine yakın yaralımız ise tesellimizdi. Travması ve acıları hafızalarımızda hala canlı duruyor . Kısacası; Yüzyıla veda etmeden binlerce canımıza veda ettik. Daha dün (!) büyük umutlarla yeni yüzyıla merhaba demiştik. Biz umutluyduk, ama, yeni yüzyıl (2000) ise bizleri acılarla karşılamaya yeminliydi sanki!… Kahramanmaraş ve Gaziantep, peş peşe sarsılmıştı. Gece 7,7 ve 9 saat sonra yani gündüz ise 7.6 şiddetleriyle meydana gelen depremlerle yıkılıp, yanmıştık. Acı derindi, mezar evlerin kapladığı coğrafya ise çok büyüktü. Tam 10 ilimiz, 10 şehrimiz ilçeleriyle, köyleriyle koskocaman bir coğrafya. Koskocaman yürekli insanlarımız, sevgileri, umutları, düşleri ile daha ‘hoşça kalın’ diyemeden, ‘hoşça kal yarın’ dercesine yüreğimize acıları koyup gittiler. Büyük yıkımların ölümleri de, acıları da büyük olurmuş… Kahramanmaraş, Gaziantep, Kilis, Diyarbakır, Adana, Osmaniye, Şanlıurfa, Adıyaman, Malatya ve Hatay o büyük yıkımda; Bu kez acının, ölümün, mahsur kalmanın ve mağdur düşmenin de adresi olmuştu. Felaketle bir kez daha yüzleştik. Yıkıldık, yandık, öldük, yasa boğulduk. Yalnızca Türkiye değil tüm dünyayı da yasa boğduk. Şimdi yeniden ve ısrarla soralım. Depreme ne kadar hazırız ? Depreme ne kadar hazırız sorusu kadar, Depremlerden şimdiye kadar ders aldık mı sorusu da çok önemli. Aslında; Geçtiğimiz hafta yüzleştik ve bugün yaşadıklarımıza bakılırsa, beyhude bir soru gibi duruyor karşımızda. Zira ne acıdır ki: Depreme; ne öncesinde, ne esnasında ve ne de sonrasında hazır değiliz. Korkunç. 1930 Hakkari Depremi: 7.2 büyüklüğünde olmuştur ve 2 bin 514 kişi hayatını kaybetmiştir. Ders alındı mı; Hayır, 1939 Erzincan Depremi: 7.9 şiddetinde. 32.962 vatandaş hayatını kaybetmiş. Dünyanın en büyük depremlerinden. Ders alınmış mı; Hayır, 1966 Varto Depremi: Muş’un Varto ilçesinde 6.9 şiddetinde 2 bin 394 can kaybı. Ders alındı mı; Hayır, Yine, yüzlerce, binlerce insanımızı kaybettiğimiz binlerce binanın yıkımına sebebiyet veren diğer depremler… Mesela; 1975 Lice depremi, 1999 Düzce depremi, 2011 Van depremi… Hangisinden gerekli dersi aldık. Hangileri bizi ‘Deprem Gerçeği’ konusunda samimi olarak harekete geçirdi? Hiçbirimiz, hiç kimse gereken dersi yeterli derece almadık. Çünkü, deprem gerçeğimizi hep öteler tutumlar sergiledik. Onun için hepimiz sorumluyuz. Başta siyasiler sorumlu… Mezar evleri yapan müteahhitler, kalfalar, inşaatçılar sorumlu, Mezar evlerin inşasına onay veren ‘Yapı Denetim’ciler sorumlu Konuyla ilgili STK’lar, sorumlu, Toplum olarak bizler de sorumluyuz. Ben de sorumluyum, sende sorumlusun. Şimdi hiç kimse kalkıp, Ben doğruyum deyip, siyasi rakiplerine fatura çıkarmasın. Elbette, herkes kendi dönemlerinden ve sonrasından sorumlu olacaklardır. Bunun affı da yok, kaçarı da biline. Elbette faturalar kesilmeli. Ancak ‘Sezar’ın hakkı Sezar’a olursa adil olacaktır. Keşke; o faturalara ihtiyaç duyulmazsa, yada hiç yazılmasa… Keşke dün; “Onlar depreme karşı en doğru önlemleri aldılar, çare ürettiler” Ve…bugün, “Onlar depreme meydan okuyan yapılar inşa ediyorlar” Diyebilseydik…

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

Sıradaki haber:

QARDAŞ KÖMƏYİ