BursaGündemYazarlar

Ferdi Zeyrek’in Ardından

Manisa bir evladını,
bir mimarı,
bir belediye başkanını…
Türkiye ise umut vadeden bir siyasetçiyi yitirdi.

Ferdi Zeyrek’in ölüm haberi,
9 Haziran sabahı hepimizi sarstı.

Ancak onu sadece genç yaşta kaybetmemiz değil,
ölüm şekli ve ardından gelen bilirkişi raporunun ön tespitleri,
çok daha derin ve düşündürücü bir tabloyu gözler önüne serdi.

İlk bulgulara göre,
Ferdi Zeyrek’in hayatını kaybetmesine neden olan elektrik çarpması,
“basit” bir teknik arızadan ibaret değildi.

Kaçak akım koruma sistemindeki korozyon
ve ana şalterde koruma önlemlerinin eksikliği

Yani sistem, çalışması gerektiği gibi çalışmamış.

Ve o sistemin çalışması,
belki de bir hayatı kurtaracaktı.

Dört gündür ülkemiz,
bir belediye başkanının önce kazasına,
sonra da ölümüne şahit oldu.

Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Ferdi Zeyrek…

Kendisini, ben dahil, birçok insanın tanımadığını düşünüyorum.
Çünkü henüz 14 aylık bir başkandı ve medyadan uzak, işine odaklı biriydi.

Ancak ölümü,
kişiliği ve kısa sürede yaptığı icraatlarıyla öyle bir ses getirdi ki;
herkes onu hem tanıdı, hem gözyaşı döktü, hem de gıpta etti.

Muhafazakâr ağırlıklı bir şehirden
sosyal demokrat bir kişinin seçim kazanması başlı başına önemliydi.

Ama daha önemlisi,
bu kısa sürede halkın gönlünde bıraktığı olumlu izlenimdi.

Demek ki iyi insan olmak, dürüst olmak hâlâ önemliymiş.

Tekbir sesleriyle uğurlanan cenazesine,
ülkenin dört bir yanından, farklı görüşlerden insanlar sel gibi aktı.

Genç yaşta ölümü büyük bir acıydı.

Ama bu ülkenin insanlarının nadiren şahit olduğu kadar
içten, duygu yüklü bir veda yaşandı.

Ferdi Başkan’ın son yolculuğu,
iş başındaki mevcut belediye başkanları ve tüm kamu yöneticileri için
gerçek bir örnek olabilir.

Yolsuzluk ve kayırmacılığa karşı verdiği mücadele,
halkın arasında güler yüzüyle herkese kucak açan bir yönetici oluşu,
herkesin takdirini kazanmasını sağladı.

Geriye ne bıraktı?
Binlerce insanın şehadetini,
dürüstlüğü,
güler yüzlü bir adamı bıraktı.

Bu, sadece bir teknik raporun satır aralarında kalacak bir mesele değil.
Bu, Türkiye’de “küçük” ihmallerin nasıl büyük kayıplara yol açtığının acı bir örneği.

Kaç kez yaşadık bunu?
Asansörde, sahnede, okulda, maden ocağında…
Ve şimdi bir belediye başkanının yaşam alanında.

Daha acı olan ise,
Ferdi Zeyrek’in kızı Nehir Zeyrek’in açıklamaları.
Babası, olaydan bir gün önce
tesisattaki bir sorundan endişe duyduğunu dile getiriyor.
Teknik ekip ise, “her şey yolunda” diyor…
Ama ertesi gün onu kaybediyoruz.

Bu yalnızca bir “talihsizlik” değil,
düpedüz bir ihmalin,
belki de sıradanlaşmış bir vurdumduymazlığın trajik sonucu.

Zengin.
Fakir.
İyi.
Kötüsü yok.
Çok iyisi var.
Din.
Dil.
Lisan.
İnsan.
O siyasetçi.
Bu siyasetçi.
O parti.
Şu parti.

Demeden sevdik biz çoğu insanı.

Aynı düşüncede olmayabiliriz.
Aynı fikirde, aynı zikirde de…

Ama ne olursa olsun,
haksızlığa da,
ilimize gelen güzelliklere yapılan hoyratlığa da
karşı durmalıyız.

Hele güler yüzlü, sözleri istiridyedeki inci gibi olanlara…

Biz çok sevdik seni,
güler yüzünle,
sevgi dolu bakışlarınla,
saygıdeğer duruşunla.

İnandığımız liderlerin sözleriyle kırıldığımız,
karşıt gördüklerimizin ise bazen yüzümüzü güldürdüğü çok zaman oldu…

Ama bu defa, yüzü güzel gülen bir insanın aramızdan ayrılması,
milletçe hepimizi derinden üzdü.

Bakmadık partisinin logosuna.
Sadece insanlığına baktık.

Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Ferdi Zeyrek’in ölümü,
bir şehri değil, bir ülkeyi yasa boğdu.

Ferdi Zeyrek, Manisa için sadece bir belediye başkanı değildi.
Kente estetik, planlama, sosyal belediyecilik ve çağdaş hizmetler kazandırmak için yola çıkmış bir mimardı.

Manisa’nın bacasız fabrikalara ihtiyacı var” diyerek,
turizme ve kültüre yatırım yapılması gerektiğini savunuyordu.

Şimdi sorulması gereken soru şu:
Bu ihmalin hesabı sorulacak mı?

Bir kamu görevlisinin görev başında yaşamını kaybettiği bir ülkede,
güvenlik sistemlerinin düzgün işletilmemesi sıradan bir detay olamaz.

O şalterin düzgün çalışmaması, sadece bir kişinin değil,
bir ailenin, bir kentin ve gelecekteki onca projenin yarım kalması demek oldu.

Ferdi Zeyrek’in ardından geriye sadece bir hayatın değil,
aynaya bakmamızı gerektiren derin bir sistem eleştirisi de kaldı.

Bu tür ölümlerin ardından toplum olarak
birkaç gün üzülüp,
birkaç başlık atıp sonra unutuyoruz.

Oysa asıl görevimiz,
bu kayıpları kalıcı bir dönüşüme dönüştürmek olmalı.

Ferdi Zeyrek’in ölümü,
sadece bir teknik arızanın sonucu değil;
yıllardır süregelen denetimsizlik kültürünün,
“bir şey olmaz”cılığın,
görevi ciddiye almayan bakış açısının bir yansıması.

Belediyede, inşaatlarda, sokakta, kamu binalarında…
Biz bu ihmalleri sessizce geçiştirdikçe,
kayıplarımız da devam edecek.

Bu noktada artık kişisel ya da siyasi aidiyetleri bir kenara bırakıp,
şu soruyu hep birlikte sormamız gerekiyor:

Bu ülkede insanların hayatı gerçekten ne kadar değerli?
Ve bu değerin korunması için sistemde kim, ne kadar sorumluluk alıyor?

Ferdi Zeyrek’in adı bir sokağa ya da parka verilir belki…
Ardından “iyi bir başkandı” denilip anılır.

Ama asıl vefa, onun ölümüne neden olan zinciri sorgulamak
ve o zinciri kırmakla mümkün.

Kaçak akım röleleri sağlam mı?
Tesisatlar kontrol ediliyor mu?
Kontroller gerçekten tarafsız mı?

Tüm bunlar sadece teknik detaylar değil;
insan hayatının sigortası.

Bu yazı bir suçlu aramak için değil,
bir uyanış çağrısı olarak kaleme alındı.

Çünkü Ferdi Zeyrek’in ölümü,
bireysel bir kayıptan çok daha fazlası.

O, hepimize gösterilen acı bir hatırlatma:

İhmal öldürür.
Sessizlik öldürür.
Ve zamanında alınmayan önlemler,
bir gün en olmadık yerde,
en değerli insanları bizden alır.

Şimdi bu hikâyenin devamını biz yazacağız.

Soruşturmanın sonucunu bekleyeceğiz.
Ancak beklemekle yetinmeyecek,
bu tür kayıpların bir daha yaşanmaması için
kamuoyunun ve yöneticilerin elini taşın altına koymasını da talep edeceğiz.

Çünkü bir daha:
Hiçbir başkan, hiçbir işçi, hiçbir vatandaş
“basit bir ihmal” yüzünden hayata veda etmemeli.

Başa dön tuşu