
Erdoğan’ın İsrail Açıklaması ve Siyasi Yansımaları
TBMM’nin açılışında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “İsrail Türkiye’yi tehdit ediyor” ifadesi, Türkiye’deki siyaset gündemine damgasını vurdu. Bu açıklama, siyasi kulislerde farklı yorumlara yol açtı. Karar gazetesi yazarı Ahmet Taşgetiren, bu konudaki iki ana görüşü şöyle özetliyor:
- Birinci Görüş: İsrail’in NATO üyesi olan Türkiye’ye saldırmasının imkansız olduğu ve bu tür açıklamaların ciddiye alınmaması gerektiği düşünülüyor.
- İkinci Görüş: Erdoğan’ın bu ifadeyi bir seçim stratejisi olarak kullandığı ve halkı bu şekilde etkilemeye çalıştığı savunuluyor.
Ahmet Taşgetiren, “Erdoğan İsrail tehdidini neden halkla paylaştı?” başlıklı yazısında, bu açıklamanın arka planında yatan dinamiklere dikkat çekiyor. Özellikle, ekonomik zorluklar altında ezilen geniş halk kitlelerinin, Erdoğan iktidarına mesafe koyma eğiliminde olduklarını belirtiyor. Taşgetiren, bu durumun seçim sürecinde “kararsız” kitlelerin tepkisini nasıl etkileyeceğini merak ettiğini ifade ediyor:
“Bu ’tehdit algısı’ onları yeniden eski mecrasına döndürür mü, bu mümkün. Oradan bakıldığında ’seçim söylemi’ değerlendirmesi pek yabana atılır gözükmüyor. Siyasetçi dara düşerse ne yapmaz ki, duygusunu bu ülkede pek çok insanın paylaştığı da bilinir.”
Taşgetiren, muhalefetin rolünün önemine de vurgu yapıyor. Muhalefetin, halk adına meseleleri anlaması ve iktidarın bu tür açıklamalarının altında yatan gerçek niyetleri halka aktarması gerektiğini belirtiyor:
“Muhalefet, halk adına meseleyi anlar, neresi zora giren iktidarın kendini kurtarma hesabı ile ilgilidir, neresi beka sorunudur, bunu halkla paylaşır.”
Yazısını şu şekilde sonlandırıyor:
“Ben iktidarın ’İsrail’in Türkiye’yi hedef aldığı’ kanaatini uluorta seslendirmesinin makul bir izahını yapamıyorum. Böyle bir tehdidi önemsemediğim, ya da inandırıcı bulmadığım için değil, bir tehlike varsa, asıl yapılması gereken onu karşılamak için hazırlık yapmaktır. Eğer böyle bir şey karşı taraftan ifade edilmişse, ’Aklından bile geçirme’ diyebilecek bir özgüvene sahip olmaktır. ’Beka sorunu var, bizi destekleyin’ söylemine doğru gidecek bir dil, en önce halkta siyasi istismar kaygısı uyandıracaktır.”