Kadınlar cirit atmada Türkiye ve Fenerbahçe ismine önemli muvaffakiyetler elde eden Eda, AA muhabirine açıklamalarda bulundu.
Fenerbahçe’nin çok profesyonel yönetilen bir kulüp olduğunu belirten 23 yaşındaki ciritçi, “Fenerbahçe, Türk sporunun lokomotifi. Sarı-lacivertli forma her zaman tepededir. Fenerbahçe’nin taraftarı, atleti olmak başka bir gurur ve memnunluk verici bir his. Bu memnunluğu tanım bile edemem. Fenerbahçe büyük bir topluluk, içine girdikçe büyüklüğünü daha iyi anlıyorsunuz. Böylesine güçlü ve başı dik bir topluluğun kesimi olmak hem büyük sorumluluk hem de huzur kaynağı.” diye konuştu.
Sarı-lacivertlilerin, atletine çok bedel verdiğini anlatan Eda, şöyle devam etti:
“Taşıdığımız forma ve arma bizi çok iyi motive ediyor. Fenerbahçe, Türkiye’nin sportmen fabrikası. Futbol, basketbol ve voleyboldaki başarılarımızın yanı sıra amatör branşlarda tepede her zaman sarı-lacivertli formayı görürsünüz. Hal böyleyken de Türkiye’de nereye bakarsanız bakın hem hakim hem de örnek alınan bir kulüp olduğumuzu görürsünüz. Fenerbahçe’de ne meseleniz varsa çözülür. Fenerbahçe boşuna aileye benzetilmiyor. Fenerbahçe kesinlikle bir yolunu bulur ve atletini her zaman keyifli eder. Fenerbahçe’yi kalben ve ruhen yaşıyorum. Hem Fenerbahçe taraftarı hem de çubuklu formayı taşıyan atlet olduğum için çok memnunum.”
“Fenerbahçe ruhuyla şampiyon bir kulüp”
Eda Tuğsuz, Fenerbahçe’nin ruhunda şampiyonluk olduğunu dile getirdi.
Bu sene atletizm şubesinin hem kadınlarda hem de erkeklerde şampiyon olduğunu hatırlatan Eda, “Biz zati şampiyon bir kulübüz. Yalnızca şampiyonluğu tazeledik ve göz önüne getirdik. Fenerbahçe ruhuyla şampiyon bir kulüp. Şampiyonluğu ve o kupayı çok istiyorduk. Arkadaşlarımın özverisiyle kupayı müzemize götürdük. Çok memnunuz, kaptan olarak o kupayı ben aldım. Bu benim için başka bir gurur ve gurur kaynağıydı.” tabirlerini kullandı.
Eda, ferdî toplumsal medya hesabından “Taşıdığımız armanın hakkı şampiyonluk” formundaki tabirine ilişkin ise “İyi ki Fenerbahçeliyim. O günkü şampiyonluk heyecanıyla ve hissettiğim hislerle bu türlü bir paylaşımda bulunmuştum. Artık tekrardan diyorum, her zaman her yerde şampiyonluk.” değerlendirmesinde bulundu.
“Aile gibiyiz”
Eda Tuğsuz, Fenerbahçe topluluğunu bir aileye benzettiğini söz etti.
Sarı-lacivertlilerin olimpiyatlara en çok atlet gönderen kulüp olduğuna değinen Eda, “Biz Fenerbahçe Kulübü olarak çok profesyonel bir kulübüz. Spor, öteki kulüpler için futbol, basketbol ve voleybol üzere görünse de Fenerbahçe için bu bu türlü değil. Fenerbahçe, başka amatör branşların bilincinde olan kulüptür.” formunda görüş belirtti.
Başkan Ali Koç ve yöneticilerin kendileriyle çok iyi ilgilendiğini de anlatan milli sportmen, şunları aktardı:
“İçeride inanılmaz bir aile duygusu ve bağlılık var. Biz sahiden aile gibiyiz. Yeri geliyor ailemize danışamadığımız şeyi kulüp yöneticileri, şube sorumlusu ya da antrenörümüze danışıp çözebiliyoruz. Başkanımıza ve yöneticilerimize bu yüzen çok teşekkür ediyorum. Amatör branşlarda başarımız yadsınamaz. Fenerbahçe çok büyük bir topluluğa sahip. Arkamda kocaman bir aile ve güç olduğunu hissediyorum. Güçlü ve başı dik topluluğun paydaşı olduğum için çok memnunum. Taraftarlarımıza da takviyeleri için teşekkür ediyorum, onların varlığı bizler için önemli bir güç.”
“Fenerbahçe sportmeni olmasaydım bu kadar takviye görmeyecektim”
Eda Tuğsuz, sarı-lacivertli taraftarların sporun her kısmında sportmenini çok iyi desteklediğini vurguladı.
Atletizmin olimpiyatların ana branşı olduğunu hatırlatan Eda, Türkiye’de bu alandaki seyirci kitlesinin yetersizliğine dikkati çekti.
Eskiye göre seyirci dayanağında artışın başladığını da vurgulayan milli ciritçi, “Ben Fenerbahçe atletiyim ve büyük bir topluluğumuz var. Fenerbahçe sportmeni olmasaydım bu kadar dayanak görmeyecektim. Fenerbahçe olarak biz bunu yerine getiriyoruz lakin spor kültürünün oluşması manasında basın mensuplarının bu işe 4 kolla sarılması gerekiyor. Reklamların daha fazla yapılması gerekiyor. Aileler, sporu tanıdıkça sevmeye ve çocuklarını yönlendirmeye başlıyor.” biçiminde görüş belirtti.
Eda, spor ve eğitimin tıpkı anda yürüyebilmesinin önemini de hatırlatarak, şunları kaydetti:
“Spor ve eğitimin birlikte devam edememesi ülkemizin kanayan yarası. Spor Bakanımız bu yönde büyük çalışmalar yapıyor. Mesela ben olimpiyat atletiyim, yılın 7-8 ayı kampta olacağım. Bu süreçte sınavlarım oluyor gidemiyorum, ders notlarımı alamıyorum ve sınavda ister istemez gereğince başarılı olamıyorum. Eğitimcilere de bu yönde büyük önem düşüyor. Milli ruhla hareket edersek, bu işleri daha süratli halledebiliriz. Bakanlığımız büyük çalışmalar yapıyor, takviyeler var. İnşallah bir an önce çözülür.”
“Hedefim final”
Fenerbahçeli genç atlet, Tokyo Olimpiyat Oyunları’nda amacının final olduğunu söyledi.
Olimpiyatlara ilk kere katılacağını ve bunun heyecanını şimdiden yaşadığını belirten Eda, “Her atletin hayal ettiği ve tepesinde olmak istediği olimpiyatlara katılacağım. Orada uzunluk göstereceğim. Orada önce final yarışmak istiyorum daha sonra gönlümde madalya var. Asıl gayem final yarışmak, ilk olimpiyatım olacağı için final havasını yaşamak istiyorum. Dünya şampiyonasında da final akabinde madalya. Neden final diyorum zira sahiden seçmeler güç geçiyor. O bariyeri geçince madalya sürpriz değil. Seçme bariyeri çok gerilimli oluyor.” değerlendirmesinde bulundu.
Bilhassa kız çocuklarının spora teşvik edilmesinin çok önemli olduğunu da anlatan Eda, kelamlarını şöyle tamamladı:
“Bence kız çocukları desteklenmeyi yerden göğe kadar hak ediyor. Anneler çok önemli. Zira kız çocukları nesil yetiştirecek. Kızları daha çok desteklersek bir sonraki nesilimiz spor kültürünü daha çok aşılamış olacak. O yüzden aslında bu manada kız çocuklarına takviye çok önemli. Nesilimiz spor kültürlü olsun. Aileler dersten geri kalıyor ’spor yapmasın’ diyor ancak çok profesyonel antrenörlerimiz var. Ülke olarak eğitim ve spor istikrarını kuracak takıma sahibiz. 10 tane değil, 30-40 olimpiyat madalyası çıkması için aileler kız çocuklarını desteklemeli diye düşünüyorum.”
AA
