Yazarlar

Devleti Yönetmeye Talip Olanlar İçin Sorumluluk ve Vicdan

Bir ülkeyi yönetmeye talip olan siyasetçiler, ülkenin menfaatlerini her şeyin üzerinde tutmalı ve bu doğrultuda hareket etmelidir. Devlet yönetmek, kişisel hırslarla veya siyasi hesaplarla değil, milletin refahını, güvenliğini ve huzurunu önceleyerek yapılması gereken büyük bir sorumluluktur.

Son yıllarda, siyasi geleceklerini sağlamlaştırmak adına ülkenin güvenliği ve ekonomisini hedef alan, toplumu kutuplaştıracak ve gerecek söylemler kullanan bazı siyasetçilerle karşılaşıyoruz. Oysa Türkiye gibi tarih boyunca türlü badireler atlatmış, içeriden ve dışarıdan sayısız saldırıya maruz kalmış bir ülkenin yönetimine talip olmak, bu tür sorumsuzlukları kaldırmaz. Türkiye’yi kaosa sürükleyerek güçsüzleştirmeye çalışan odaklarla aynı safta yer almak, iyi niyetle bağdaşmaz. Böyle bir zihniyetin ülkeyi yönetmeye talip olması düşünülemez.

Türkiye’yi herhangi bir Avrupa ülkesiyle kıyaslamak, onun tarihini, coğrafi konumunu ve stratejik önemini görmezden gelmek demektir. Türk milleti, gerektiğinde ülke menfaati için nasıl kenetleneceğini defalarca göstermiştir. 15 Temmuz hain darbe girişimi, bu birlikteliğin en çarpıcı örneklerinden biridir. Vatanını korumak adına canını ortaya koyan bu milletin ferasetini hafife almak, büyük bir yanılgıdır.

Ancak ne yazık ki, devleti yönetmeye talip olan bazı siyasetçilerin, kendi kişisel çıkarlarını korumak için yabancı ülkelere şikâyetlerde bulunduğuna, hatta dış odaklardan medet umduğuna şahit oluyoruz. Bu durum, en hafif tabiriyle aymazlık, sorumsuzluk ve vurdumduymazlıktır. Ülkenin yönetimine talip olan biri, ülkesini uluslararası arenada küçük düşüremez, kendi halkını yabancı devletlerin insafına bırakamaz.

Belediyeler Halkın Emanetidir

Hangi siyasi partiden olursa olsun, özellikle Türkiye’deki belediye başkanları, seçildikleri makamları kendi şirketleri gibi yönetemez. Belediye kaynakları, halkın emanetidir ve hiçbir başkan bu kaynakları kişisel menfaatine göre kullanma hakkına sahip değildir. Ne yazık ki, bugün birçok belediyede yolsuzluk iddialarının konuşulduğu ve soruşturmaların açıldığı aşikardır. Bu durum, sadece yerel yönetimlerin değil, doğrudan devletin de itibarına zarar vermektedir.

Bu nedenle devletimiz, özellikle belediyeleri sıkı bir denetim mekanizmasına tabi tutarak, seçilmiş yöneticilerin keyfi uygulamalarına engel olmalıdır. Halkın vergileriyle oluşturulan belediye bütçelerinin, halka hizmet yerine belirli gruplara veya kişilere rant sağlamak amacıyla kullanılması kabul edilemez. Belediye başkanları, şeffaf bir yönetim anlayışıyla hareket etmeli, halka hesap verebilir olmalıdır.

Bunun yanı sıra, devlet makamlarını kişisel menfaat sağlamak amacıyla kullanmaya çalışanlar da bu milletin gözünden kaçmaz. Kimi zaman hileli yollarla, kimi zaman ise yakınlarını devreye sokarak devleti ve vatandaşı kandırmaya çalışanların, devletimizin adalet mekanizması karşısında hesap vereceğine inancımız tamdır.

Vicdan sahibi, iman sahibi her vatandaş, bu tür çıkar ilişkilerinden rahatsız olup yargıya başvurabilir, ihbarda bulunabilir. Ya da, çıkar paylaşımında anlaşmazlığa düştüklerinde, yine hukuka başvurarak meselenin adaletle çözülmesini talep edebilirler. Ancak her durumda, Türk yargısının hakkaniyetle hareket edeceğinden şüphemiz yoktur.

Sonuç olarak, devletimiz zamanı geldiğinde;

“Atını nallamayı da, itini bağlamayı da iyi bilir.”

Bu gerçeği unutanlara hatırlatmakta fayda var.

Suat ŞAHİN

Başa dön tuşu