Duygularımızı coşturan, gururumuzu okşayan bir sözdür:
“Git Atatürk gibi düşün”
Aslında Norveç’te; çaresiz kalındığında ya da içinden çıkılamaz zor durumda olanlar için,
“Atatürk gibi düşünmek” diye bir özdeyiş dolaşır dillerde.
Resmi kaynaklarda ve kayıtlarda yer almasa da, bu söz bir şehir efsanesi olarak;
Atatürk’e saygı nişanesi olarak kabul edilmektedir.
Herhangi bir kimse Atatürkçü olmak zorunda değil.
Hatta Atatürk’ü sevmeyebilir.
(Bol miktarda mevcudiyeti sabittir zaten).
Böyle bir tercihi kendileri için hak olarak görenler olabilir elbette.
Ne ala…
Ancak, yurtseverlik iddiasındaysa o kişi,
Milletini, bayrağını seviyorsa,
Cidden ve samimi ise, o halde
Ya bizi buna samimiyet dairesinde inandırmalı
(Ki… aslında samimi olmasını çok arzularız ve inanmak isteriz)
Ya da madem ki Atatürk’ü sevmiyor,
Öyleyse; Atatürkçü Düşünce Sistemi haricinde;
(Ki… mümkünü yok)
Kendisini haklı kılacak doğru gerekçeler de koymalı ortaya.
Aksi durumda, (inkarı mümkün olmayan) “yalancı” yaftasıyla resmedilmiş sayılmaz mı?.
Ne yazık ki ülkemizde aksi durumlar da söz konusu.
Atatürk’ü tartışanlar,
Atatürk’ü zihinlerden silmek isteyenler,
İzlerini yok etme yarışına girenler,
Saldıranlar, hatta (minareyi çalıp) ‘meczup’ kılıfına sarılanlar….
Sevmeyenler korosu her koldan, her telden çalıp söylüyor.
Atatürk’ü neden sevmiyorlar?
“Efendiler ve ey millet! İyi biliniz ki Türkiye Cumhuriyeti; şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar memleketi olamaz” diyerek,
Şeriat heveslilerinin din tüccarlığı yapmalarının önünü kestiği için sevmiyorlar.
Yine, “En doğru ve en hakiki tarikat, tarikat-ı medeniyedir. Medeniyetin emrettiğini ve talep ettiğini yapmak, insan olmak için kâfidir” sözleriyle de yobazlığın, aymazlığın, cehaletin beslendiği kanalların suyunu kestiği ve gerçek yol gösterici mürşidin bilim olduğunu gösterdiği için.
İşte bunun içindir ki; Atatürk tartışılıyor günümüzde.
Elbette sadece bunlar değil,
Elbette dahası da var.
Dahası şu:
Özellikle “Tek Adam Rejimi” ile egemenlik milletten alınıp Saray’a tahsis edilmişken,
Siyasi iktidar yıllardır popülist payandeler üzerinde varlığını devam ettirme gayretindeyken,
Toplum, siyaset eliyle dinsel-mezhepsel tartışmalar cenderesine sokulurken,
Bizzat siyasilerce (başta iktidar) toplum katmanlarında ayrıştırma yarışı yapılırken,
Çağdaş bilimsel eğitimi yok eden uygulamalar revaçtayken,
Bilimin ve aklın egemen olduğu yeni bir kuşakla geleceği yakalama fırsatı tehdit altındayken,
Türkiye’ye dayatılmak istenen türlü karanlıklara karşı,
Aydınlık yarınlara erişme utkusuyla canlanan devrimci direncin varlığını,
Ve… özlemlerin uyanışını yeniden ve daha diri görmek güzel.
Bugün Laiklik ilkesinin; din ve vicdan özgürlüğünün, vazgeçilmez güvencesi olduğu gerçeği,
Ülkemizde çağdaşlaşmanın ve toplumsal barışın teminatı demokrasi ve cumhuriyet varlığına tutunmamızın vazgeçilmez kaynağı olarak:
Atatürk ilke ve devrimlerinin halkın sinesinde dirençle, kararlılıkla korunması çok daha güzel.
Bugün Bursa’da ve güzel ülkemizin her karış toprağında;
Cumhuriyet coşkusu böylesine dolu dolu kutlanıyorsa,
Yüksek sesle ve hep bir ağızdan kurtuluş-kuruluş şarkıları söyleniyorsa,
Ellerimizde Cumhuriyet meşalesiyle yarınları aydınlatırcasına yürümek de güzel.
İKİNCİ ANA BAŞLIK
Sahi şu Cumhuriyet denilen rejim nedir, ne değildir?
Aydınlanma çağı filozoflarından Fransız filozof ve siyaset kuramcısı Jean-Jacques Rousseau, Cumhuriyetçilik rejimi adına çığır açmıştı. Egemenlik halka teslim edilmekte, demokrasi öne çıkartılmaktaydı.
Çağımızda Cumhuriyetçilik rejimi daha kapsamlı derinlikler kazanmış durumda.
Cumhuriyetçilik, demokrasi, özgürlük, eşitlik, adalet inancının en güçlü siyasal değerleri demektir.
Cumhuriyetçilik ilkeli siyaset demektir.
Kısa vadeli ve yeterli olmayan taleplere mesafeli olmaktır.
Çıkar gruplarının baskılarına teslim olmamaktır.
Toplumun uzun vadeli çıkarlarında ısrarcı olan siyasettir.
Sahi Cumhuriyet aslında nedir, ne değildir?
Cumhuriyet aklımıza ne getiriyor?
Cumhuriyet bize tarihsel açıdan üç önemli misyonu akla getirmektedir.
Birincisi; Türk Ulusunun binlerce yıllık yurdu olan ve her karış toprağının dört yandan emperyalist güçlerce işgal edilmiş bulunan Anadolu’nun işgalcilerden kurtarılması.
İkincisi; özgürlük, demokrasi, laik ve sosyal hukuk devletini armağan eden Cumhuriyet rejiminin kabulü ve ilanıdır.
Üçüncüsü; yeni, genç Türkiye Cumhuriyeti’nin kurularak dünya devletleri arasında haklı yerini almasıdır.
Cumhuriyetin amacı nedir?
Daha geniş anlamıyla, cumhuriyetin ilanı, Türk toplumunu çağdaşlaştırmayı amaçlayan Atatürk Devrimleri’nin bir parçasıdır, diğer yenileşme ve reformların da önünü açan bir siyasal devrim hareketidir.
Cumhuriyetin önemi nedir?
Cumhuriyet; mimarı Atatürk olan, dünya tarihinde Türk’ün açtığı bir devirdir.
Cumhuriyet, Anadolu’da kendi Rönesans’ını yaratan bir ‘Türk Devrimi’dir.
Cumhuriyet, kurucusu ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün, “Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir” sözlerinde anlamını bulan ve Türk Ulusu’nun geleceğini ancak ve sadece kendi iradesine bağlama azim ve kararlılığıdır.
Cumhuriyetin ana fikri nedir?
Cumhuriyet; çelişkiler yerine dengeleşmeyi,
uzlaşmazlıklar yerine barışı,
ayrılık ve farklılıklar yerine birliği,
parçalanmak yerine bütünleşmeyi hedef almıştır.
Anadolu Türk toplumunun tarihsel niteliklerini kaynak kabul ederek bu topluma her şeyden önce “Yurtta barış, dünyada barış” özlü sözüyle teminat kabul edilen iç ve dış barışı önermiştir.
Son sorumuz da şu olsun:
Cumhuriyeti neden kutluyoruz?
Bu sorunun cevabını siz zaten çok iyi biliyorsunuz.
Zira 29 Ekim 1923’ten bugüne kadar tam 101 yıldır her 29 Ekim tarihinde tüm yurtta ve yurt dışı temsilciliklerimizde Cumhuriyet Bayramı’nı en güzel siz kutluyorsunuz…
Ne mutlu…