
Uzm. Dr. Salıcha Gkıouler “Çocuklukta fizikî şiddete maruz kalmış kişilerde erişkin ömürde depresyon, anksiyete bozukluğu, yeme bozuklukları, alkol-madde tasarrufu ve davranış bozukluğu daha sık görülür. Başkaca bu kişilerde astım, alerji, romatizmal illetler, amfizem, ülser ve kardiyovasküler marazların başka kişilerden mealli aşamada yüksek olduğu kanıtlandı” dedi.
Pendik Medipol Üniversitesi Hastanesi Ruh Sıhhati ve Marazları Mütehassısı Dr. Salıcha Gkıouler, aile içinde tanık olunan şiddetin çocuğun tüm hayatını etkilediğini belirterek önemli açıklamalarda bulundu. Dr. Gkıouler, ailenin, çocuğun hayata bakışı ve yönelmesinde önemli bir toplumsal öge olduğu kadar kişisel gelişiminde de ruhsal manada etkili bir rol oynadığını belirterek “Bu mealde şiddet yönelimli çocukların, sağlıklı bir aile işlevine sahip olmadıkları yönünde çalışmalar bulunuyor. Bireyin ailede şiddete tanık olması, düşük seviyede aile desteği ve ehliyetsiz ebeveyn davranışlarının sonucu olarak saldırgan davranışlarla ilişkilendirilir” dedi.
“Aile içindeki şiddet artarak sürebilir”
Aile içindeki şiddetin nesiller uzunluğu devam edebileceğine dikkat çeken Dr. Gkıouler, şöyle devam etti: “Şiddet içeren davranışlara maruz kalan bireylerin yetişkinlikte önemli davranış bozuklukları gösterdikleri ve ileride kendi çocuklarına daha çok öfke ve saldırganlık içeren davranışlar gösterdiklerine yönelik araştırmalar bulunuyor. Aile içerisinde tanık olunan şiddet, depresyon ve travma sonrası gerilim bozukluğu üzere ruh sıhhati meselelerine neden olduğu üzere, çocukluk döneminde aile içi şiddete tanık ya da maruz kalma, şiddetin çatışma çözme biçimi olarak içselleştirilmesinin kaynağı olarak kabul edilir. Ailede saldırganlığı ve şiddeti destekleyen tavır, çocukların saldırganlıkla ilgili öz yeterliliklerinin gelişmesine yardımcı olarak saldırganlığa yönelik olumlu bir tavır kazanmasını sağlayabileceği üzere etrafı ile iletişim kurmada ve amaçları elde etmede kullanılan genel bir strateji olarak şiddet davranışının ortaya çıkmasına neden olabilir.”
“Yeme bozuklukları, anksiyete, alerji görülebilir”
Dr. Gkıouler, şiddete tanık olarak büyüyen bireylerin, erişkinlikte farklı tepkiler gösterdiğine işaret ederek, şu bilgileri verdi: “Çocuklukta fizikî şiddete maruz kalmış kişilerde erişkin ömürde depresyon, anksiyete bozukluğu, yeme bozuklukları, alkol-madde tasarrufu ve davranış bozukluğu daha sık görülür. Ayrıyeten bu kişilerde astım, alerji, romatizmal marazlar, amfizem, ülser ve kardiyovasküler illetlerin gayrı kişilerden mealli noktada yüksek olduğu kanıtlandı. Aile içi şiddete tanık olan çocukların erişkinlikte psikotrop ilaç kullanma orantılarının da yüksek olduğu belirlendi. Husus tasarruf bozukluğu hikayesi olan erişkinlerle yapılan çalışmada, kadınların yüzde 50’si, erkeklerin ise yüzde 31’inin çocukluk çağında fizikî ve cinsî berbata tasarruf hikayesi olduğu, bu kişilerin önemli bir bölümünün aile fertlerinden birine yahut eşine şiddet uyguladığı, intravenöz uyuşturucu unsur kullananlarda da çocukluk çağı istismar hikayesinin daha yüksek olduğu saptandı. Çocukluk çağında karşılaşılan şiddet, husus tasarruf bozukluğu için bir risk faktörüdür. Çocuklukta şiddet kurbanı olmak, erişkinlikte unsur tasarruf bozukluğu, şiddet hatası sürece, intihar teşebbüsleri, eş istismarı ve beğenilmeyen ebeveyn için de risk oluşturur. Şiddet olgusuna maruz kalan bireylere kollayıcı ve önleyici çalışmalar kapsamında psikososyal yaklaşımda bulunulmalıdır. Psikososyal müdahaleler arasında; aile odaklı terapiler, insan ilişkilerinde, psikodrama, bilişsel davranışçı terapi, tahlil odaklı terapi üzere pratikler nokta almaktadır. “