BursaGündemYazarlar

Çin Orta Asya’da Merkezi Güç Haline Geliyor

İlki 18-19 Mayıs’ta Çin’in ev sahipliğinde, tarihi İpek Yolu’nun başlangıç noktası olarak kabul edilen Şaanşi eyaletinin merkezi Şian’da düzenlenen Birinci Orta Asya-Çin Zirvesi (C + C5 -Çin ve Orta Asya Beşlisi / Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Türkmenistan ve Özbekistan) Zirvesinin ikincisi 17 Haziran 2025’te Astana’da gerçekleştirilecektir. 

İlk zirvede başlatılan diyalog ikinci zirvede kurumsallaşarak ilgili ülkeler arasında stratejik bir işbirliğine dönüşmesi beklenmektedir. Orta Asya’daki nüfuzunu artırmayı amaçlayan Çin, Orta Asya’nın beş ülkesiyle çok taraflı diplomatik platformda bir araya gelerek  (C+C5) bu platform aracılığıyla değişen jeopolitik koşullarda bölge ülkeleriyle egemenlik, kalkınma ve güvenlik taahhütlerini içeren bir hamilik rolü üstlenmeyi hedeflemektedir.  

Çin Jeopolitik istikrarsızlık yoğunlaştığı dünya konjonktüründe taraflar için karşılıklı ve uzun vadeli fayda sağlama potansiyeline sahip “Tek Kuşak, Tek Yol” gibi  stratejik projeler sunarak çok taraflı işbirliği açısından alternatif bir modeli hayata geçirerek hem bölgedeki siyasi nüfuz alanını geliştirmeyi hem de bölgedeki jeo-ekonomik nüfuzunu artırmayı hedeflemektedir.

Birinci Zirve sonunda Çin ve Orta Asya liderleri “Şian Deklarasyonu” yeni bir işbirliği platformunu duyurdular. Bildiriye göre, 6 ülke, birbirlerinin egemenlik, bağımsızlık, toprak bütünlüğü ve güvenlik gibi temel çıkarları korumasını, kendi ulusal koşullarına uygun kalkınma yolunu bağımsız şekilde seçmesini destekleyeceklerini, hiçbir gücün, her ne sebeple olursa olsun iç işlerine karışmasına izin vermeyeceklerini vurgulamışlardır.

Aslında bu ifade Orta Asya ülkelerinin taraf oldukları neredeyse tüm uluslararası sözleşmelerde yer almaktadır. Deklarasyonda Orta Asya ülkeleri, Çin modernleşmesinin dünyanın kalkınması açısından önemini takdir ettiklerini ve “tek Çin” ilkesine bağlı olduklarını belirterek hem Çin kalkınma modelini benimsediklerini hem de Çin’in Doğu Türkistan politikasını görmezden geleceklerini beyan etmişlerdir.

Yine tarafdaş 6 ülke, 10. yılında Kuşak ve Yol işbirliğini yeni bir başlangıç noktası olarak görerek bağlantılılık projelerini ilerletmeyi, sanayi, enerji ve gıda güvenliği alanlarında işbirliğini karşılık fayda ve tamamlayıcılık çerçevesinde geliştireceklerini bildirmişlerdir. Bu işbirliği kapsamında Çin tarafı ise, Orta Asya ülkelerine kalkınma yardımı olarak 26 milyar yuan (3,7 milyar dolar) değerinde mali destek ve hibe sağlamayı taahhüt etmiştir.

Zirve açılış konuşmasında bağlantılı bir Orta Asya’nın önemine vurgu yapan başkan Xi Jinping, bu hedefe ulaşmak için ortak bir geleceği olan Çin-Orta Asya Topluluğu vizyonunu hayata geçirmenin temel ilkelerini karşılıklı yardım, ortak kalkınma, evrensel güvenlik ve ilelebet dostluk olduğunu belirterek bu açıdan Çin ve Orta Asya Cumhuriyetleri arasındaki güvenin derinleştirilmesi ve tarafların egemenlik, bağımsızlık, ulusal itibar ve uzun vadeli kalkınma gibi ortak temel çıkarlara ilişkin birbirlerine “açık ve güçlü destek” vermeleri gerektiğine dikkat çekmişti.

Xi Jinping, bu yeni oluşturulan platformda bir araya gelen altı ülkenin içişlerine yapılan dış müdahalelere karşı direnmeleri ve terör, ayrılıkçılık ve aşırı uç görüşlere sıfır tolerans yaklaşımının benimsenmesi gereğini vurguladığı konuşmasında, ülkesinin kanunların uygulanması, güvenlik ve savunma kapasitesi oluşturma konusunda Orta Asya Cumhuriyetlerine destek vermeye hazır olduğunu ifade ederek kalkınma planı doğrultusunda altyapı ve ticaret açısından gelişen bölge ülkelerinin Çin ile iş birliği sonucu güçleneceğini ve bu şekilde oluşturulan yeni düzenden herkesin kazançlı çıkacağına vurgusunu yaptı.

Xi Jinping konuşması aslında Çin’in Orta Asya politikasını özetler niteliktedir. Her ne kadar Çin, hegemonik siyasi söylemlerden uzak durmak görüntüsü sergileyerek, Orta Asya ülkeleriyle ticaret, güvenlik, enerji ve alt yapı gibi alanlarda karşılıklı menfaate dayalı bir işbirliği geliştirmeyi hedeflediğini belirtirse de Çin’in bölgeye yönelik temel hedefi jeo-politik ve jeo-ekonomik nüfuz alanını geliştirmek olduğu bilinmektedir.

Her şeyden önce Çin, ABD ve AB’nin bölgeye yönelik artan ilgisine karşı etki alanını pekiştirme çabasında olduğunu söylemek mümkündür. Ayrıca Çin, Rusya’nın Ukrayna savaşı nedeniyle zayıflayan imajının kendine sunduğu diplomatik boşlukları doldurma fırsatı da değerlendirmek istemektedir.

Buna karşın Orta Asya ülkeleri de Rusya ile tarihsel, Çin ile ekonomik ilişkilerini dengeleyerek manevra alanı oluşturmak istemektedirler. Bununla birlikte ulaşım, enerji ve dijital altyapılarını geliştirmek için Çin yatırımlarına ihtiyaç duyan bu ülkelerin Çin’e bağımlı hale gelme riskini görmeleri gerekmektedir.

Ticari açıdan bakıldığında Çin’in Orta Asya ülkeleriyle ticari ilişkileri, hem Kuşak ve Yol Girişimi çerçevesinde hem de doğrudan ikili anlaşmalarla giderek derinleşmektedir. Çin’in Orta Asya’daki 5 ülke ile toplam ticareti 2022 yılında yaklaşık 70 milyar dolar, 2023 yılında ise  %20’ye yakın artışla 85 milyon dolara yükselmiştir.

Çin, hali hazırda tüm Orta Asya ülkeleri için ilk 2 dış ticaret partnerinden biri konumundadır. Sonuç olarak C+C5 Zirvesi, Çin’in Orta Asya’daki etkisini derinleştirme stratejisinin bir parçası olarak görmek gerekir.

Orta Asya ülkeleri bu platformu dış politika çeşitliliği ve ekonomik fırsatlar için kullanmayı hedeflerken, jeopolitik riskler, bağımlılık endişesi ve kültürel mesafe gibi faktörler, zirvenin gelecekteki derinliğini sınırlayan riskler de bulunmaktadır.

İkinci Zirveye hazırlık için Astana’da bir araya gelen Çin ve Beş Orta Asya ülkesi beş ülke üst dışişleri bakanları serbest ticareti desteklemek, bağlantıları güçlendirmek ve çok taraflılığı sürdürmek için yeni bir uzlaşıya vardıkları ve bir eylem planları hazırladıklarını duyurdular. Çin Dışişleri Bakanı yaptığı basın açıklamasında, “Katılımcı tüm taraflar, Çin’in çalkantılı bir dünyada istikrar sağlayıcı bir güç olarak hizmet ettiği ve çok taraflılığı desteklemede liderlik gösterdiği konusunda hemfikir” oldukları ifade etti.

Bakan Beş Orta Asya ülkesi, ulusal kalkınma stratejileri ile Kuşak ve Yol Girişimi arasındaki sinerjiyi güçlendirmeye hazır olduklarını bildirdi. Bu ifadeler Çin’in Orta Asya’da yeni bir stratejik oluşuma gittiği şeklinde anlamak mümkündür.

C+C5 platformu, Çin’in Orta Asya üzerindeki nüfuzunu kurumsallaştırmaya yönelik güçlü bir adımı olarak değerlendirilmektedir. Bu durum Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) açısından bir rekabet ve meydan okuma gibi algılansa da, aynı zamanda Orta Asya ülkelerinin çok yönlü dış politika izleme refleksini de ortaya koymaktadır.

Bazı uzmanlara göre, TDT, Çin ile rekabet etmekten çok tamamlayıcı ortaklıklar geliştirme yoluna gitmesi gerektiği ve aksi takdirde, Çin’in ekonomik ağırlığı Türk Dünyası’nın siyasi ve kültürel entegrasyonunu zayıflatabileceği şeklindedir.

Kanaatimce TDT’nin siyasi hedefleri ve ortak kimlik söylemleri Çin’in “iç işlerine” müdahale (örneğin Uygur meselesi) olarak algılayan Pekin yönetimi,  bu platform aracılığıyla Orta Asya Türk Cumhuriyetleriyle çok taraflı bir işbirliği kanal kurarak, bu şekilde TDT’yi by-pas ederek doğrudan Orta Asya başkentlerine ulaşmayı ve TDT’yi Orta Asya’da kurumsallaşmasını dolaylı biçimde zayıflatmayı hedeflemektedir.  

Zira Çin’in doğrudan “Şi’an Zirvesi’nde “Orta Asya’nın tek çıkar yolunun Çin ortaklığı olduğu” yönünde verilen  mesajlar, TDT gibi alternatif entegrasyonları sınırlayıcı bir argüman olarak yorumlamak mümkündür.

Başa dön tuşu