
Pazar günü Bursa Kent Meydanı’nda Cumhuriyet Halk Partisi tarafından düzenlenen “Millet İradesine Sahip Çıkıyoruz” mitingi, yalnızca bir siyasi etkinlik değildi.
Katılanlara göre bu buluşma, bir mitingden fazlasını ifade etti; kimi için bir uyanışın işaretiydi, kimi içinse değişimin ayak seslerinin daha net duyulduğu bir kırılma noktasıydı.
Acaba bu meydan, sessiz bir dönüşümün habercisi mi?
Özellikle Özel’in,
“Cumhurbaşkanı adayımızı elinden tutup buraya getireceğim” sözü, partinin İmamoğlu üzerinden yürüttüğü stratejinin hâlâ geçerliliğini koruduğunun işaretiydi.
“Siyaset, bir şahsın değil; halkın sesine kulak vereni büyütür.”
CHP lideri Özgür Özel’in
“Artık kale diye bir şey kalmadı” sözü, siyasi literatürde sıkça kullanılan “kaleler” söylemini doğrudan Ak Parti’yi hedef aldı.
Bursa gibi uzun yıllar AK Parti’nin güçlü olduğu bir şehirde bu cümlenin sarf edilmesi, yalnızca yerel değil; ulusal siyasetin dili açısından da dikkatle değerlendirilmesi gereken bir çıkıştı.

Ve…
Özgür Özel, Bursa’daki konuşmasında şu sözlerle dikkat çekti:
Artık eski siyaset anlayışının devri kapanıyor.
Kale siyaseti, biz-onlar siyaseti, ayrıştıran dil geride kaldı.
Şimdi yeni bir dönem başlıyor.
Kucaklayan, birleştiren, milleti ortak paydada buluşturan bir siyaset yükseliyor.
Bursa artık bir kişinin, bir partinin değil; 85 milyonun şehridir.
Bursa, artık sadece bir siyasi etiketin değil;
her görüşten insanın, her kesimin ortak evidir.
Biz bu milleti;
sosyal demokratlarıyla,
muhafazakâr demokratlarıyla,
milliyetçi ve lider demokratlarıyla,
sosyalist yürekleriyle,
Kürt ve Türk yurttaşlarıyla,
Alevi’siyle, Sünni’siyle
bir bütün olarak görüyoruz.
Ve her birini ayrı ayrı saygıyla selamlıyoruz.
Artık kaleler yok.
Artık kutuplaşma değil, kucaklaşma var.
Ve biz, bir partiye ait “kale” anlayışını da doğru bulmuyoruz.
Cumhuriyet Halk Partisi’nin de kalesi yok.
Bizim kalemiz, bu milletin yüreğidir.
Birliğin, beraberliğin olduğu her yer bizimdir.
Kaleler değil, kardeşlik kazansın.
Ayrı düşmek değil, yan yana durmak olsun bu ülkenin kaderi, dedi.

Mustafa Bozbey’in
“Ekrem İmamoğlu yalnız İstanbul’un değil, Türkiye’nin umududur” ifadesi ise, kalabalıktan aldığı alkışla birlikte partinin duygusal enerjisini yükseltti.
Bozbey’in bu söylemi, İmamoğlu’nu sadece bir yerel yönetici değil, birleştirici bir figür olarak sunma çabasının göstergesi gibiydi.
Her miting, sadece sahnede görünenlerden ibaret değildir.
Özgür Özel’in yanında olmayan bazı isimler, partideki iç dengelerin hâlâ tam oturmadığını gösterdi.

Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal’ın mitinge mesafeli tutumu, bu bağlamda not edilmesi gereken bir detaydı.
CHP’nin yerel seçimlerden sonraki moral üstünlüğü, bu mitingle bir kez daha gözlemlendi.
Ancak asıl mesele bu momentumu nasıl taşıyacağı.
Ekrem İmamoğlu’na yönelik süren yargı süreçleri, parti stratejisinin geleceği açısından risk barındırıyor.
Aynı şekilde, parti içinden gelen eleştiriler, sadece dış politikaların değil, içerideki yapıların da yeniden düşünülmesi gerektiğini ortaya koyuyor.
Bu miting, CHP’nin yalnızca Bursa’da değil, tüm Türkiye’de halkla bağını taze tutma çabasıydı.
Yeni bir siyaset dili, yeni bir toplumsal sözleşme arayışı hissediliyordu.
Bayraklarla dolu alanın ortasında drone ile alınan son görüntü, Özgür Özel’in bu anı ölümsüzleştirme isteği kadar, geleceğe bir hat bırakma çabası olarak da okunabilir.
“Kimi zaman bir görüntü, bir bildiriden daha çok şey anlatır.”
SON SÖZ
Bugün meydanda atılan her slogan, yarının tarih notlarına düşülmüş satırlardır.
Siyaset, yalnızca liderlerin söylemleriyle değil, halkın iradesiyle yol alır.
Ve o irade, milletin iradesine sahip çıkan, geleceğe yön verir.