Aslında sorunu çözmüş birçok ülke var. Yani sanayi büyürken tarımın ve çevrenin korunmasının mümkün olduğu birçok örnek var.
Ancak Türkiye ve özelinde Bursa’da bu konuları tartışmaktan ileriye gidemiyoruz.
Bursa, Türkiye’nin sanayi başkentlerinden biri olarak bilinir. Otomotivden tekstile, pek çok sektörde öncü bir şehir. Ancak bu sanayi yoğunluğu, çevre üzerinde ciddi etkiler yaratıyor.
Peki, Bursa bu ikilemi nasıl yönetiyor?
Kalkınma mı, yoksa doğa mı?
Sanayi ve Kalkınma: Şehrin Lokomotifi
Kuşku yok ki Türkiye’nin sanayileşmesinin simge şehri Bursa’dır ve bu özelliğini bugün de koruyor.
Sanayi, Bursa’nın ekonomisinin kalbinde yer alıyor. Şehir, sanayi sayesinde büyüyor, gelişiyor ve istihdam sağlıyor. Otomotiv, tekstil, gıda ve makine sektörleri, Bursa’yı Türkiye ekonomisinin önemli bir aktörü haline getiriyor.
Ancak bu hızlı kalkınma, beraberinde çevresel sorunları da getiriyor. İşte burada kontrol ve denetim mekanizmalarıyla, dengeyi kurma görevi olan kuruluşların gereken liyakati ve hassasiyeti sağlaması gerekiyor ki, görüntüde bu durum ne yazık ki yok.
Çevre Üzerindeki Etkiler: Görmezden Gelinemez
Sanayi faaliyetleri, hava kirliliği, su kaynaklarının kirlenmesi ve toprak erozyonu gibi çevresel sorunlara yol açıyor.
Bunun nedeni çok açık bir şekilde sanayileşirken, sanayicilerin gereken kültürel seviyeye ulaşmamış olmaları.
Yani daha çok gelir, daha az gider mantığını, daha ilerisi şark tüccarlığını geride bırakamıyor olmaları.
Oysa ki toprağı, havayı, suyu ve çevreyi kirletmeden de sanayi çok daha sağlıklı bir şekilde gelişebilir.
Son günlerde gündeme gelen konulardan biri de Bursa’nın farklı bölgelerindeki fabrikaların bacalarından çıkan, doğayı ve insanları zehirleyecek türden gazların ve zehirli maddelerin çevreye salınımı.
Yaşamın odağında insan var.
İnsana zararlıysa diğer konuların hepsinden vazgeçmek mümkün. Burada bacaları filtre takıp çalıştırmak sorunu çözecekken, maliyet hesabı yapan ancak insana ve çevreye saygısı olmayan yapılar parayı insan sağlığına ve çevrenin yok edilmesi pahasına önceliyor.
Kamunun ilgili kuruluşları da girift ilişkiler nedeniyle müdahale etmeyince, insanlar zehir solurken hava, su ve toprak hızla kirlenmeye devam ediyor.
Kalkınma ve Çevre: Denge Kurulabilir mi?
Bursa’nın kalkınması, sanayiden vazgeçmeden de sürdürülebilir olabilir mi?
Bu noktada, sürdürülebilir sanayi uygulamaları devreye girmeli. Çevreye duyarlı üretim teknikleri, yenilenebilir enerji kullanımı ve atık yönetimi gibi yöntemler, bu dengeyi kurmada kritik rol oynuyor.
Ancak; özellikle gece geç saatlerde fabrikaların bacalarından akıtılan zararlı maddelerin önüne geçilmeli.
Bu tür fabrikalar için acil önlemler alınmalı ve yetkililer tarafından sıkı denetimler uygulanmalı. Sanayi fabrikalarının bacalarından çıkan zehirin, doğayı ve insan yaşamını tehdit etmesi acilen durdurulmalı.
Yerel Yönetimlerin Rolü: Daha Fazlası Gerekiyor
Yerel yönetimler, çevre dostu politikalar geliştirerek bu ikilemi yönetebilir. Denetleme mekanizmaları oluşturulmalı ve bu zehirli salınımların önlenmesi için bir an önce harekete geçilmeli. Sadece ceza kesmek, bu sorunun çözümü için yeterli değil; kalıcı ve etkili önlemler alınmalı.
Kalkınma ve Çevre Uyumlu Olmalı
Bursa’nın sanayi ve çevre arasında denge kurması, geleceği inşa etmenin anahtarıdır. Şehir, sanayisiyle kalkınırken, çevresini de korumalı ve sürdürülebilir bir model benimsemelidir.
Çünkü;
Kalkınma, yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda çevresel sürdürülebilirlikle de mümkündür.
– Bursa’nın geleceği, bu dengeyi nasıl kuracağımıza bağlı.
– Doğa ve sanayi, birbirinin rakibi değil, tamamlayıcısı olabilir.
Geleceğimiz için çevreyi koruyarak kalkınmanın yollarını aramalıyız…
Son söz: İnsanı yaşat ki devlet yaşasın düsturundan hareketle, sanayide zirveye ilerlerken çevreyi, havayı, suyu ve insanı korumak mümkün ve korumak için herkes elinden geleni yapmak durumunda.
