
Bazen şehirler sessizce ayağa kalkar.
Ne büyük manşetlerle, ne de siyasi sloganlarla…
Sadece inançla, aidiyetle ve birlikte atılan sağlam adımlarla.
Bursaspor’un bu sezonki yükselişi, tam da böyle bir hikâyenin adı.
3. Lig’den şampiyonluk kupasına uzanan bu başarı, yalnızca bir futbol hikâyesi değil; bir şehrin yeniden kenetlenme öyküsüdür.
Ve bu öykünün iki önemli kahramanı var:
Eski Bakan Faruk Çelik ve oğlu, Bursaspor Başkanı Enes Çelik
Faruk Çelik…
Siyasetten bağımsız düşünmek zor; ama konu Bursa olunca, Faruk Çelik öncelikle bu şehrin evladıdır.
Onu seversiniz ya da sevmezsiniz.
Ama Bursa dendi mi, Bursaspor dendi mi; sessizce ama etkili bir şekilde sahneye çıkan bir figürdür.
Bugün “Bursaspor’un borçlarının temizlenmesinde, yeniden yapılanmasında, motivasyonun yükselmesinde kimlerin emeği var?” diye sorarsanız…
Faruk Çelik’in gece gündüz demeden yaptığı birebir görüşmeler, banka ziyaretleri ve iş insanlarından topladığı katkılar, bu tablonun temelini oluşturur.
Enes Çelik…
Genç, sakin, vizyoner.
Dedikodulara karışmadan, polemiklerden uzak durarak yalnızca Bursaspor’un geleceğine odaklandı.
Bugün “Bu şehre Süper Lig yakışır” diyorsa, o cümlede sadece bir temenni değil; bir hedefin, bir inancın ve bir çalışmanın alt metni vardır.
24 bin kombine şimdiden satıldı.
Yönetim kurulu, teknik kadro, taraftar, şehir…
Herkes inandı.
Ve bu inanç kupayla ödüllendirildi.
Bu başarının ardında bir başka önemli dinamik daha var:
Şehri yönetenler, iş insanları, sivil toplum kuruluşları ve siyasi irade…
Bursa Büyükşehir Belediye Meclisi’nde çoğunluğa sahip AK Parti meclis üyeleri;
Özlüce arazisinin kulübe kazandırılması, metro istasyonlarına Bursaspor isminin verilmesi gibi birçok kararda koşulsuz destekleriyle bu şampiyonluğun yolunu açtı.
Ayrıca, CHP’li Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey’in rasyonel yaklaşımı ve
parti fark etmeksizin tüm siyasi aktörlerin Bursaspor etrafında birleşmesi…
Şehir adına ender rastlanan bir birlik fotoğrafıydı.
Ve o fotoğrafın tam ortasında yine Faruk Çelik…
Belki de bu başarı, bu tablo;
bir şehrin sadece siyasette değil, futbolda da nasıl birleşebileceğinin en sade ama en güçlü ifadesiydi.
Ama bu tabloyu bir araya getiren,
o sessiz koordinasyonu kuran kişi de yine Faruk Çelik oldu.
Bir yandan TBMM’de görev, bir yandan Artvin mesaisi…
Ama her fırsatta Bursa’ya dönüp Bursaspor için çalışmak…
Bu başka bir sadakat, bu başka bir duruş…
Bugün Bursaspor bir üst lige çıktıysa,
Bugün şehirde yeniden umut varsa,
Bugün “Bu kez olacak” cümlesi samimiyetle kuruluyorsa…
Bu sadece bir sportif başarı değil;
Bursa’nın yeniden kendine gelişi, silkinişi ve kenetlenmesidir.
Ve bu kıymeti tartışmak yerine,
hep birlikte daha ileriye taşımak gerekir.
Çünkü bu sessiz başarı,
arkasında çok gür bir inanç taşıyor.
Şimdi sıra bizde.
Bu kıymetleri tartışmak yerine,
değerini bilmek gerekir.
Bu başarıyı sahiplenmek ve
daha ileriye taşımak gerekir.
Çünkü Bursaspor’un yeniden doğuşu, sadece bir spor zaferi değil,
Bursa’nın kendiyle barışma öyküsüdür.
Ve bu öykünün mimarlarına teşekkür etmek,
hem vefa hem vicdan meselesidir.