BursaGündemYazarlar

Bayramlar Gurbetçiye Ağır Gelir

Bayram sabahları Türkiye’de çocuk sesleriyle uyanır
Mis gibi kolonya kokuları, yeni ütülenmiş bayramlık elbiseler, annenin erken saatte hazırladığı sofralar, camilerden yükselen ezanla birlikte evin içine dolan huzur…

Türkiye’de bayram bir başka yaşanır.
Bayram; çocukların gözlerindeki sevinçte, dedelerin dizinin dibindeki şeker sohbetlerinde, mezarlıklarda edilen dualarda saklıdır.

Ama gurbet elde, bayram sabahı başka başlar.

Bir sessizlik kaplar evi.
Sabah namazını camiye gidemeden, iş telaşına karışmadan, bir ekmek fırını kadar bile açık yer bulamadan geçiririz.

Bir yanımız hep eksik kalır.
Ne kadar kazanırsak kazanalım, ne kadar konforlu bir yaşam kurmuş olsak da, o bayram sabahı içimizde patlayan bir boşluk olur:
“Biz bu değiliz. Biz orada olmalıydık.”

Çünkü gurbetçiye bayram, burukluktur.
Sevdiklerinden uzakta, vatan toprağından uzak, anılara sarılarak geçen bir gündür.

Hele bir de ebediyete uğurladığımız anne-babamız varsa…
Kabirlerini ziyaret edemediğimiz o sabah, dünyanın en uzak mesafesiyle değil, kalbimizin en derin yarasıyla ölçülür.

Herkes dışarıdan bakınca sanır ki gurbet güzel.
Evet, sokakları temiz, sistemleri düzenli, imkânları çok…
Ama vatanın bir ezanını, bir komşu kapısını, bir bayram sabahı “Hadi çocuklar, büyükleri aramayı unutmayın” cümlesini bile karşılamıyor.

Bayramda anlıyoruz ki, kazandığımız paralar değil, paylaşabildiğimiz duygular mutlu ediyor bizi.

Ve biz gurbetçiler, yıllardır aynı cümleyi tekrar ediyoruz:
“Gülüşümüz yarım, soframız eksik, içimiz buruk…”

Bu nedenle bayramlar geldiğinde en çok gurbetçi susar.
Çünkü konuşsa, gözyaşına dönüşür her cümle.
Çünkü içimizde yıllardır bastırdığımız o hasret, o özlem, bayram sabahlarında bir volkan gibi patlar.

Her yıl bir yanımız daha eksilir.
Her yıl bir bayram daha, sadece takvimdeki bir tarih olur bizim için.

Yine de…
Bir araya geldiğimiz küçük dernek salonlarında, bir Türk marketinin kapısında edilen
“Bayramınız mübarek olsun” dileğinde,
çocuklarımızın bizim gibi yabancı hissetmemesi için çırpınışımızda,
Türkiye’mize olan sevgimizi, değerlerimize olan bağlılığımızı yaşatmaya çalışırız.

Bizim en büyük gücümüz, hasretin içinde sevgiyi büyütebilmemizdir.

Ey Türkiye, seninle aynı sofraya oturamasak da, dualarımız hep seninle.
Ey bayram sabahı, gözyaşlarımızla da olsa seni unutmadık.
Ve ey gurbetçi kardeşim, senin o sessizliğini, yüreğindeki yangını, evindeki bayram eksikliğini en iyi sen bilirsin.

Ama bil ki yalnız değilsin.
Aynı duygularla milyonlarız.

Hep birlikte söyleyelim:
Gurbet elde bayram bir başkadır… En çok da içimizde hissedilen bir yaradır.

Başa dön tuşu