
Bugün Arife, yarın Bayram.
Arife, Hac ibadetinin vakfe yapıldığı yer olan Arafat’ın diğer bir adıdır.
Vakfe, Zilhicce ayının dokuzuncu günü yani Kurban Bayramı’ndan bir gün önce Arafat’ta yapıldığı için bu güne “Yevmü Arife” (Arife Günü) denilmiştir.
Yüz binlerce Müslüman; kadın, erkek, çoluk çocuk, yaşlısı, genci bugün vakfe durmanın maneviyatında çok büyük heyecan ve mutluluk yaşadılar.
Rahman ve Rahîm olan biricik Allah’a yalvarıp ellerini Arş’a açtılar.
Avuçlarında, gönüllerinde ne varsa gözyaşlarıyla birlikte döktüler.
Acı tatlı ne varsa…
Güzel çirkin ne varsa…
İyi kötü ne varsa…
Hacca gidenler, gidemeyenler için…
En çok da Gazze ve Doğu Türkistan’daki savaşan, işkence gören, yuvalarından kovulan, işgal altındaki Müslüman kardeşleri için…
Kalplerindeki çaresizlik, umut ve coşkuyla dualar ettiler.
Mina ve Müzdelife’den sonra Bayram sabahı kurbanlarını kesip ihramdan çıkacak olan hacıların arasında olamasak da,
Biz de bulunduğumuz yerde Rabbimize kalpten dualar ederek bugünü kutluyoruz.
Ama…
Hep bir yanımız eksik.
Hep bir yanımız yarım.
Çünkü…
Çok İsmail’ler kurban ettik.
Çok Hacer’lerin kalbini kırdık.
Şeytandan çok Müslümanlar taşlandı.
Kaç Müslüman ülke, taşlananlara arkasını dönüp, taşlayan şeytana tabi oldular.
Sustular!
Sessiz kaldılar!
Ölen onca çocuğu görmezden geldiler!
Yaralıların acısını duymadılar!
Zindanlarda, cezaevlerinde işkence görenlerin çığlıklarına kulak tıkadılar!
Dünya ayaklandı!
Hristiyanı, Müslümanı kol kola sokaklara döküldü…
Ama bugün,
Kutsal topraklarda hacıları ağırlayan Kâbe’nin etrafında…
Küp kareyi andıran ışıklı sahne üzerine çıplak danslar ettirdiler!
Kardeşim dediğimiz ülkeler, İsrail’le gemiler dolusu ticaret yaptılar!
Peki biz ne yaptık?
Sadece sosyal medyada ağlayan, parçalanmış bedenlerin görüntülerini paylaştık…
Tek tesellimiz:
“Susmak, dilsiz şeytanlıktır” diye kısık sesle kendimizi avuttuk.
Şimdi soruyorum sizlere:
Bayram sizin neyiniz olur?
Kurban sizin neyiniz olur?
Yetimin gönlünü almayan,
Öksüzün başını okşamayan,
Beli bükük yaşlının elini öpmeyip duasını almayan…
Allah’ın sessiz kullarına bir kap suyu, bir lokma ekmeği çok görüp tekmeleyen…
“Komşusu açken tıka basa yiyip yatan”
Kestiği kurbanı eli titreyerek vermeyip, derin dondurucuya tıka basa dolduran…
Huzurevlerine annesini, babasını atan…
Çocuklarını yurtlara bırakan…
Allah’ın adaletiyle hükmetmeyen yöneticilere soruyorum:
Bayram sizin neyiniz olur, bu kadar kurban varken?..
Sevgili okurlarım,
Ben bugünün heyecanını ve yarının sevincini sizlerle yaşıyorum.
Mutlu olan her günümüz Bayramdır.
Her gününüz bayram gibi geçsin dileğiyle…
Sevgiyle kalın.
Mutlu kalın.
Kurban Bayramınız mübarek olsun.
Sevdiklerinizle kalın.
Benimle de kalın…
Veeeee…
Ve benim bayramım:
Ben üç şeyin hasretini çekiyorum…
- Her bayram olmazsa olmazım:
Kırmızı fiyonklu ayakkabılı çocukluğum… - Yurt dışında olan evlatlarım…
- Ve en çok da…
Ahirete intikal etmiş anneciğim ve babacığım…
Tüm ölmüşlerimize rahmet,
Kalbi ölmeyenlere selamet diliyorum.
Yoksa…
Bayram gelmiş neyime…
– M&DEV