DOLAR

32,8560$% -0.61

EURO

36,0150% 0.08

GRAM ALTIN

2.551,53%0,06

ÇEYREK ALTIN

4.184,00%-1,32

TAM ALTIN

16.760,00%-1,32

BİST100

11.156,20%0,15

BİTCOİN

฿%

LİTECOİN

Ł%

ETHEREUM

Ξ%

RİPPLE

%

a

Azerbaycan’da Türk dağı şehitliği

https://haberyum.com/wp-content/uploads/2023/08/masal-bahçe.png https://haberyum.com/wp-content/uploads/2023/10/134X550.jpg

Büyük imparatorluklar kurarak cihan hakimiyeti iddiasını olan ve aynı zamanda dünyada adaleti tesis etmeyi kendine görev edinen kadim milletimiz dünyanın dört bir tarafında şehit vermiştir.

Ancak Türkiye topraklardan sonra en fazla Türk şehitlerinin bulunduğu toprak kuşkusuz Azerbaycan’dır.

Azerbaycan’ın farklı bölgelerinde bugüne kadar birçok şehitlikler keşfedildi ve hala keşfedilmeye devam edilmektedir. Bu şehitlerin çok önemli bir kısmı Kafkas İslam Ordusunun nefer ve zabitlerine aittir.

SSBC döneminde Bolşevikler zarar vermesinler diye bir kısmı gizlenmiş, bağımsızlıktan sonra tekrar onarılmıştır.

resim4
resim4

Peki, ne oldu da Kafkas İslam Ordusu Azerbaycan topraklarında savaştı ve şehit verdi?

Tam bundan 105 yıl önce…

28 Mayıs 1918 yılında Azerbaycan topraklarında Türk-İslam aleminde ilk demokratik Türk Cumhuriyeti kuruldu. Osmanlı Devleti, aydın ve ileri görüşlü Azerbaycanlı Türkler (bu kadronun bir kısmı Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş döneminde genç Cumhuriyette de katkı sağlamışlardır) tarafından kurulan Azerbaycan Halk Cumhuriyetini (AHC) tanımış ve kendiyle işbirliği anlaşması yapmıştır.

Osmanlı Devleti, Azerbaycan toprağı işgal altında olduğu için Batum kurulan ve daha sonra başkenti Gence’ye taşınan  AHC ile Batum Antlaşması imzalamıştır.

4 Haziran 1918 yılında imzalanan 11 maddeden oluşan dostluk antlaşmasının dördüncü maddesinde Osmanlı Devleti AHC hükümetine silah yardımı vermeyi beşinci maddesinde ise AHC hükümetinin güvenliğinin tehlikeye girmesi durumunda yardımcı olacağını taahhüt etmiştir.

resim 1
resim 1

Ancak Güney Kafkasya’da Osmanlı müttefiki genç bir cumhuriyeti tehdit olarak gören ve ayrıca Bakü’deki zengin petrol kaynaklarına ulaşmak isteyen Rusya, Ermenileri de yanına alarak bu cumhuriyetin varlığına son vermek istiyordu.

1917 Ekim Bolşevik Devrimi’nden sonra Rusya, Ermeni S. Şamuyan başkanlığında Bakü’de illegal Sovyet Hükümeti kurdurur.

Bu yönetim Bolşevik ve Taşnak çeteleri vasıtasıyla Bakü’de, Kuba’da, Şamahı’da, Salyan’da, Lenkaran’da ve saire Azerbaycan topraklarında Müslüman Türk ahaliye karşı katliam yapar ve soykırım politikası uygulamaya geçirir.

Diğer taraftan Şamuyan, Haziran 1918’den itibaren yönetimi altında bulundurduğu Bolşevik ve Taşnak çeteleriyle birlikte başkenti Gence’de bulunan AHC yok etmek üzere saldırıya geçer.

Bunun üzerine Azerbaycan Halk Cumhuriyeti Hükümeti dostluk anlaşmasına dayanarak Osmanlı Devleti’nden askeri yardım talebinde bulunur.

resim2
resim2

Aslında bu dönemde Osmanlı yedi düvele karşı çok cephede savaşmaktaydı. Ona rağmen kardeş cumhuriyetin yardımını karşılıksız bırakmadı. Dönemin Harbiye Nazırı Enver Paşa’nın kardeşi Nuri Paşa komutasında Kafkas İslam Ordusunu teşkil ederek Bölgeye gönderir.

Bölgede ilk önemli çatışma Gence üzerine saldırıda bulunan Bakü Sovyeti’nin askeri güçleriyle Göyçay denilen yerde gerçekleşir. İşte Türk Dağı da bu bölgenin Bığır köyü civarınadır.

Bölge halkı tarafından “Türk Dağı” adı verilen bu dağ bölgeye hakim, çıkılması zor, dik yamaçlı bir yerdir. Bu dağın tepesinde mevzi inşa edilir, top bataryası yerleştirir.

Bu bölgede yapılan çatışmada Kafkas İslam Ordusu kazanır.

Bu zafer Bakü’nün Ermeni ve Bolşeviklerden temizlenmesine giden yolu da yol açar. Aynı zamanda bu zafer Osmanlının son zaferi olur. Kendisi can çekişirken kardeşine can suyu olur.

Bir asır geçmiş olmasına rağmen Bakü fatihi Nuri Paşa ve komuta ettiği ordunun neferlerine ilişkin kahramanlık hikayeleri hala Azerbaycan’da dilden dile dolaşmaktadır. Şuşa Beyannamesi ile iki ülke arasında tesis edilen müttefiklik ilişkisinin tohumları da bu dönemde serpiştirilir.

Azerbaycan’dan bulunduğum süre içinde ecdada vefa kabilinde ilk fırsata farklı bölgelerdeki şehitlikleri ziyaret etmeyi kendime görev bildim.

Uzun zamandır bu bölgeyi kıymetli dostlarım Niyamettin Şukurov ve Doç. Dr. Farahila Babayeva hoca ile birlikte ziyaret etmek istiyorduk.

resim3
resim3

Ama ziyaret bu hafta kısmet oldu. Şansımız da yaver gitti. Göyçay şehrinin yol kenarındaki şehitliği ziyaret ederken bölgedeki şehitliğin bakımı fahri olarak üstlenen bir beyefendi de oradaydı. Bölgede başka şehitliğin olup olmadığını kendisine sorunca,” burada tepede bir şehitlik var.

Ancak çıkılması zor, daha önceden de Türkiye’den gelen bazı heyetler oldu, ama çıkmaktan vazgeçtiler” dedi.

Bunun üzerine, “Bizi götür, her ne olursa olsun  ziyaret edeceğiz” dedik. Beyefendi, isteksiz bir şekilde beni boşuna uğraştırıyorsunuz dercesine “eh siz bilirsiniz” deyip bize rehberlik etti. Bölgeye vardık, gerçekten de beyefendinin dediği gibi dik ve çıkılması zordu.

Tabana kuvvet deyip, Oya hanım, Farahila hanım ve Niyamettin beyle birlikte zorlu bir uğraş sonucu şehitlikle buluştuk. Kardeş toprağında, kardeş ülke bayrakları altında bölgenin en yüksek tepesinde bulunan şehitlik ile yüz yüze gelince bir taraftan gururlandım diğer taraftan da mahcubiyet hissetim. Bizim yürümekten zorlandığımız tepeye ecdat mevzi kazmış, top bataryası yerleştirmiş, kardeşi içini canını vermiş ve meçhul asker olarak tarihe geçmiş. Bunu yaparken de hiçbir beklenti yok, riyakarlık yok, facebook, instagram, twitter, selfi vs. yok. Bir vatan sevgi bir de Allah rızası var.

Böyle bir ecdadın torunu olduğum için gurur duydum. Ama bu kahraman ecdadın kanıyla sulayarak bizlere ve kardeşlerimize vatan edidiği bu topraklarda acaba ecdada layık bir şekilde vatani görevimizi ifa ediyor muyuz diye büyük bir mahcubiyet duydum.

Uzun süre başımı kaldırıp, şehitliğe bakamadım.  İhtiyarsız olarak dilinde Bahtiyar Vahapzade’nin şu mısraları döküldü:

Yolun kenarında tenha bir mezar.

Üstünde ne adı, ne soyadı var.

Yolcu, arabayı durdur bu yerde.

Bir sor, kimdir yatan tenha kabirde?

O bir Türk askeri, kahraman, metin!

O öz kardeşine yardıma geldi.

Kurşuna dizilen milletimizin,

Haklı savaşına yardıma geldi.

Ey kahraman şehidimiz, sizlere minnettarız. Kahramanlığınızın bedelli biz ödemekten aciziz. İnanıyorum Yüce Allah bu karşılığı verecektir. Mehmet Akif’in dediği gibi:

Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker!

Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.

Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhîd’i…

Bedr’in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.

Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?

“Gömelim gel seni târîhe” desem, sığmazsın.

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

Sıradaki haber:

3 Ekim Türk devletleri işbirliği ve nahçıvan anlaşması.