BursaGündemYazarlar

Ayrışmaya Değil, Birleşmeye Niyet Ettik

Yazan: Suat Şahin – İsviçre Türk Toplumu Genel Başkanı

Yıllardır Türk toplumunu ayrıştırmak, kutuplaştırmak, birbirine yabancılaştırmak için türlü çabalar var. Siyasetle, mezheple, ideolojiyle, kimlik kartlarıyla bizi parçalamaya çalışıyorlar.
Oysa biz, asıl gücümüzü birliğimizden alıyoruz.

Çünkü biz; aynı toprağın çocuklarıyız.
Aynı sofrada lokmalarımızı, aynı acıda yüreklerimizi bölüşen bir milletin evlatlarıyız.
Alevî’siyle, Sünnî’siyle, Türk’üyle, Kürt’üyle, dindarıyla, seküleriyle…
Bu ülkenin bütün renkleri biziz. Ve biz, birlikte güzeliz.

İşte tam da bu anlayışla, İsviçre Türk Toplumu (İTT) olarak tarihe not düşecek bir ilke imza attık.
Alevî kardeşlerimizle birlikte, Yas-ı Muharrem İftarı düzenledik.
Sadece soframızı değil; kalbimizi, hüznümüzü, umudumuzu da paylaştık.

O akşam, lokmalar bölündü…
Gözler doldu…
Yürekler birleşti…

Ve ben bir kez daha derinden hissettim:
Bizim birbirimize ne kadar çok ihtiyacımız varmış.

Bu birlik soframızdan sonra aldığım mesajlar, inanın beni çok derinden etkiledi.
Bu mesajlar sadece bana değil, hepimize yazılmış gibiydi.
O yüzden birkaçını — isim vermeden — sizlerle de paylaşmak istiyorum.
Çünkü bu cümlelerde toplumumuzun vicdanı, sesi, duygusu var:

“Değerli Hemşerim, kıymetli Başkanım,
Böylesine anlamlı bir etkinliği düzenlemek her yiğidin harcı değil. Her şey öylesine güzeldi ki… Bu programda başta sen olmak üzere emeği geçen tüm arkadaşların emeğini yürekten hak bilirim.
Suat Başkan, bilmeni isterim ki; bundan böyle ülkemiz, birliğimiz ve beraberliğimiz adına ne zaman ihtiyaç olursa, ben hep senin yanında olacağım.
Allah yar ve yardımcın olsun. Saygılarımla.”

“Sevgili Hemşerim, kıymetli Başkanım Suat kardeşim,
Programda hediye ettiğin ‘Şahin Yolu’ kitabını bir solukta okudum. Her satırında derin bir içtenlik ve yaşanmışlık vardı. Gördüm ki; aynı coğrafyada doğan, büyüyen insanlar olarak aslında aynı kaderi paylaşıyoruz.
Alevî’siyle, Sünnî’siyle; inancı, kültürü ne olursa olsun, yaşadığımız acılar ve mücadeleler çok benzer.
Öyleyse bu kibir, bu ayrımcılık niye?
Farklılıklarımızı değil, ortak değerlerimizi konuşalım.
Unutmayalım: Türkiye Cumhuriyeti ayakta kalmazsa, ne bir İslam ülkesi kalır, ne de barış içinde bir coğrafya…
Gelin, bir olalım, diri olalım, çocuklarımızın geleceği için omuz omuza verelim.”

“Hak, Muhammed, Ali yardımcınız; Hızır yoldaşınız olsun.
Yanındayız Başkan! Allah birliğimizi ve beraberliğimizi daim eylesin.
Selamlar, sevgiler…”

“Oh be Suat Başkanım, süpersiniz!
Kırık ve yanık gönülleri fethediyorsunuz. Allah sizden razı olsun.
Özellikle bugünlerde, milletimiz üzerine kurulan oyunları yerle bir eden bir adım oldu bu.
Yüreğinize, emeğinize sağlık.”

“Hayırlı akşamlar Suat Bey,
Haberi okudum. Belli ki çok kapsamlı ve etkileyici bir program olmuş.
Muharrem ayının manevî anlamına yakışır şekilde, kardeşi kardeşe ısındıran bu güzel organizasyon için emeğinize, yüreğinize sağlık.
İnşallah en kısa zamanda görüşmek üzere…”

Bu mesajlar, bizim hâlâ birbirimizi anlamaya, sarılmaya, kucaklamaya ne kadar istekli olduğumuzu gösteriyor.

Ayrışmayacağız. İnadına birleşeceğiz.
Bir olacağız, iri olacağız, diri olacağız.

Ve ben, İsviçre Türk Toplumu Genel Başkanı Suat Şahin olarak;
bu birlik ve kardeşlik yolunda aynı azimle yürümeye devam edeceğim.
Çünkü biz birlikte daha güçlüyüz.
Çünkü bu milletin en çok birbirine ihtiyacı var.

“Birliğimizi sofrada değil, kalbimizde kurduk. Ayrışmayacağız, inadına birleşeceğiz.”

Başa dön tuşu