GündemYazarlar

Aliyev’in İkinci Şuşa Medya Forumunda Verdiği Mesajlar

Azerbaycan’ın kültür başkenti Şuşa’da 20-22 Temmuz 2024 tarihlerinde düzenlenen “Yanlış Haberin İfşası: Dezenformasyonla Mücadele” temalı “İkinci Şuşa Medya Forumu”, 50’ye yakın ülkeden 150’den fazla yabancı konuk, 30’a yakın ülkenin haber ajansı, 3 uluslararası örgüt ve 82 medya kuruluşu temsilcisinin katılımıyla gerçekleşti. Forumun Karabağ Zaferinin sembolü olan Şuşa’da yapılması ve Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in katılması dünyanın dikkatini üzerine çekmiştir. Forumu’nda açılışında yaptığı konuşmada hem bölgesel hem de küresel medya ve siyaset açısından önemli mesajları içeren Aliyev’in konuşması dünya kamuoyunun dikkatini çekti ve birçok medya kurumu bu mesajları ana sayfalarına taşıdılar. Forumda gazeteci ve uzmanların sorularına cevap veren Aliyev’in verdiği bazı önemli mesajlar şunlardır:

Haberyum Mehmet Yuce

Uluslararası Medya Yalan Haber Yayınlamaktadır.

Günümüzde dünyada yalan haber mağdurları giderek arttığı belirten Aliyev, Azerbaycan hakkında uluslararası medyada gerçeğe aykırı bilgiler yayıldığını belirtmiştir. Azerbaycan’ın uzun yıllar boyunca yalan ve gerçek dışı haberlerin kurbanı olduğunu, özellikle Ermenistan ve Azerbaycan arasındaki çatışmalarda Ermeni diasporasının çabasıyla Ermeni yanlısı politikacılar, medya temsilcileri Azerbaycan’a saldırdıklarını, olayları gerçeklikten çok uzak bir şekilde dünya kamu oyununa sunularak Azerbaycan’ın itibarını zedelediklerini  ifade eden Aliyev konuşmasını şöyle devam etmiştir:

“Biz etnik temizliğin kurbanı olduk, işgalin kurbanı olduk. Bu durum 30 yıl devam etti. Ancak bizi dünyada saldırgan olarak tanıtıyorlardı ve medyanın bu konuyu aydınlatması, siyasi motivlere dayanan mesajlar ve kararlar sonucunda biz uluslararası yaptırımlara maruz kaldık. ABD 1992 yılında Azerbaycan’a karşı yaptırımlar uyguladı. Biz işgalin ve saldırının kurbanı olduk ve o zaman kongrenin Ermeni yanlısı temsilcilerinin çabaları sonucunda bize karşı yaptırımlar uygulandı. Yani, bu, absürt bir durumdur ki, insani krize maruz kalan, bir milyon mülteciye sahip olan, işgal edilmiş toprakları tamamen yıkılan bir ülke yaptırımlara maruz kalmıştır. O zaman uluslararası medya ağlarına o kadar da erişim imkânımız yoktu. Biz bağımsızlığını yeni kazanmış bir ülkeydik ve ciddi çabalar göstermeliydik. Bize öyle geliyordu ki, mesajımızı iletemiyoruz. Kendimizi suçluyorduk, kaynaklarımızı seferber ediyorduk, uluslararası kamuoyunu bilinçlendiriyorduk. Daha sonra anladık ki, birçok insan, çeşitli bireyler bizim mesajları duymak istemiyor, durumu tamamen farklı şekilde sunmak istiyor. Bu nedenle bu meseleye yaklaşımın en iyi yolu şudur: 30 yıldır bağımsız olan bir ülke ne yapabilir? Sizin gibi kişileri Bakü’ye ve bölgelerimize davet etmek ve yaptığımız işleri, planlarımızı sunmak, beklentilerimizi size iletmektir ki, devlet inşasında neler başardık.”

Sömürgecilikle Mücadelemiz Devam Edecektir.

Konu ile ilgili sorulan soruya Aliyev’in cevabı şöyle olmuştur:  “Bağlantısızlar Hareketi’ne başkanlığımız başladığından beri bu mesele ile yakından ilgilenmeye çalıştık. Çünkü Bağlantısızlar Hareketi’nin birçok üyesi geçmişte sömürgeciliğin kurbanı olmuştur. Milyonlarca insan bunun kurbanı olmuştur ve bazı ülkeler hâlâ bundan muzdarip. Örneğin, Komor Adaları, Mayotte Adası. Hâlâ sömürge yönetimi altındadırlar. Biz bu ülkelere yardım etmek istiyoruz ki, geçmişin bu iğrenç kalıntısından kendilerini kurtarabilsinler. Maalesef, Fransız hükümeti yine de medyayı kullanarak bizi suçluyor ki, güya biz onların iç işlerine karışıyoruz. Ancak bu, kesinlikle böyle değil. Bunu Avrupa Birliği’nde, BM’de anti-Azerbaycan tutumu ile ilişkilendiriyoruz. Onlar Azerbaycan’a karşı soğuk savaşa başlamış durumdalar. Biz bunu bu yüzden yapıyoruz ve eminiz ki, Fransa’nın yaptıkları iğrençtir, kabul edilemezdir ve buna son verilmelidir. Onların bu insanların kaderine bu derece etki etmeye hakları yok. O ülkeler Fransa’dan binlerce kilometre uzakta yer alıyor, onları asimile etmeye çalışıyorlar, onları aşağılıyorlar. Son olaylarda Yeni Kaledonya’da yedi kişi hayatını kaybetti. Bu, Fransa’nın ve onun başkanının eylemleri sonucu meydana geldi.Biz sömürgecilikten muzdarip olan tüm halkları desteklemeye devam edeceğiz, elimizden geleni yapacağız… Birçok ülke buna göz yummaya çalışıyor, başka tarafa bakmaya çalışıyor. Kendilerine baş ağrısı aramıyorlar. Korkuyorlar ki, “Figaro” veya “Le Monde” gazetelerinde şeytanlaştırılmaya maruz kalacaklar. O gazeteler bugün Fransa başkanının rejiminin etkisi altındadır. Size tamamen emin bir şekilde söyleyebilirim, çok iyi biliyoruz ki, o medya şirketlerine Elysee Sarayı’ndan hangi mesajlar iletiliyor. Biz buna aldırış etmiyoruz…”

Her Zaman Kıbrıslı Kardeşlerimizin Yanında Olacağız

Kıbrıs Barış Harekatı’nın 50’nci yılı dolayısıyla tebrik eden Aliyev, KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın Azerbaycan’da yaptığı temaslardan ve Şuşa’da düzenlenen TDT Gayriresmi Zirvesi’ne katılımından bahsederek, “Tatar’ı özellikle davet ettim. KKTC, Türk Devletleri Teşkilatının gözlemci üyedir fakat ilk kez kendi bayrağı altında zirvede yer aldı. Biz kardeşlik borcumuzu yerine getirdik. Tatar’ın zirveye katılımı, KKTC’nin tanınmasına doğru atılan önemli adımdır. Biz her zaman Kıbrıslı kardeşlerimizin yanında olacağız” ifadelerini kullandı.

Türk Devletleri Teşkilatını Hep Birlikte Dünya Çapında Güç Merkezine Dönüştürmeliyiz

Türk Devletleri Teşkilatı hakkında ümitli olduğu ifade eden Aliyev, TDT hakkında öngörülerini şöyle ifade etmiştir: “Türk Devletleri Teşkilatı’nın gelecekteki gelişimine dair görüşlerim burada tamamen açıktır. Eminim ki, bu teşkilatın çok büyük bir geleceği var. Teşkilatı daha yüksek bir seviyeye taşımak için ortak çabalar gereklidir. Coğrafyamız çok büyük, doğal kaynaklar, ulaşım yolları, genç ve artan nüfus – tüm bunları konuşmamda söyledim. Yani, tüm bu faktörler teşkilatımızın potansiyelini açıkça gösteriyor. Birliği daha da güçlendirerek Türk Devletleri Teşkilatı’nı dünya çapında bir güç merkezi haline getirmeliyiz. Çünkü bugün birkaç uluslararası teşkilat var. Bazıları kriz içinde, bazıları gerilemede, Türk Devletleri Teşkilatı ise yükselişte. Bu yükseliş sorunsuz olmalıdır ve buna ortak çabalarla ulaşacağız.”

Şuşa Beyannamesi Tüm Türk Cumhuriyetleri İçin Önemli Bir Örnektir.

Konuşmasında Şuşa beyannamesinin önemini vurgulayan Aliyev e göre: “…Şuşa Beyannamesi tüm Türk cumhuriyetleri için güzel bir örnektir. Tabii ki, her cumhuriyetin kendi politikası, kendi bakış açısı var ve biz teşkilat olarak her ülkenin bağımsızlığını destekliyor, koruyor ve her şeyin üstünde tutuyoruz. Ancak Karabağ Zaferi birçok adrese güzel bir mesaj oldu. Gücümüz bir olduğunda demir yumruğumuz da ağır olur, daha güçlü olur. İnşallah, böyle de olacak.”

Gerçek Barışın Sağlanması İçin Ermenistan Anayasa’sında Gerekli Değişikliği Yapmalıdır. .

Barış süreci hakkında bilgi veren Cumhurbaşkanı Aliyev, konuşmasına şöyle devam etmektedir: “Barış anlaşmasının metnine gelince, bana dışişleri bakanı tarafından verilen bilgiye göre, metnin %80-90’ı üzerinde anlaşmaya varılmıştır. Bu yüzden Ermenistan, o maddeyi ve terminolojiyi çıkarmayı kabul etti ve böylece normalleşme sürecinde ilerleme kaydedildi. Ancak burada hâlâ iki mesele var. Birincisi, Ermenistan bizim önerilere olumlu cevap vermelidir ki, hem Ermenistan hem de Azerbaycan ortak olarak AGİT’e başvurup Minsk Grubu’nun feshedilmesini istesin. Çünkü bu grup uzun süredir, belki bir-iki yıldır, faaliyetsiz durumda. Minsk Grubu’nun faaliyette olması için hiçbir neden yok. Çünkü eş başkanlar de facto olarak birbirleriyle savaş halindeler, yani ikisi diğerine karşı birlikte. Fransa burada tüm imkanlardan mahrum bırakıldı. Onlar sadece arabulucu değil, bu bölgede bile olamazlar. Onlar Güney Kafkasya bölgesinde bizim onayımız olmadan var olamazlar. Bunu bizsiz yapmak isterlerse, başarısız olacaklar ve bu, onlar için bir kez daha çok üzücü ve acı verici bir mesele olacak. Yani, Minsk Grubu’nu burada bir şekilde “canlı” tutmanın ne faydası var, ne amacı var?! AGİT içinde konsensüsle kararlar alınıyor. Ermenistan Minsk Grubu’nu hâlâ faaliyette tutmak istiyorsa, bu demektir ki, Ermenistan’ın hâlâ Azerbaycan’a karşı toprak iddiası var ve bu, çok ciddi bir faktördür. Bu, bir testtir, bir göstergedir. Onlar bazen beyanatlarında bir şey söylerken, pratikte tamamen farklı hareket ederler. Bugün en üst düzeyde “Karabağ Azerbaycan’dır!” diyorlar. Oysa 2019’da buradan birkaç kilometre uzakta aynı kişi çok duygusal bir şekilde “Karabağ Ermenistan’dır!” diyordu. Bugün aynı kişi “Karabağ Azerbaycan’dır!” diyor. Bu, çok güzel bir dönüşümdür ve bunu takdir ediyorum. Ancak şimdi bunu pratik adımlarla kanıtlamak gerekiyor. Minsk Grubu’nun feshi için AGİT’e ortak bir başvuru yapılmalıdır.

Bir sonraki şart, Ermenistan anayasasında değişiklikler yapılmasıdır. Bizim onların iç işlerine herhangi bir müdahalede bulunma niyetimiz yoktur. Ermenistan anayasasında bağımsızlıkla ilgili bir madde var ve burada Azerbaycan’ın toprak bütünlüğüne karşı bir tehdit bulunmaktadır. Orada Ermenistan’ın ve sözde “Dağlık Karabağ”ın birleşmesinden bahsedilmektedir. Yani, bu madde anayasada olduğu sürece barış anlaşması mümkün değildir. Bir kez daha belirtmek istiyorum ki, herkes beni iyi anlasın. Ermenistan’ın iç işlerine bizim herhangi bir müdahalemiz söz konusu olamaz. Ancak anayasada böyle bir maddenin bulunması barış anlaşmasını imkansız kılar. Çünkü anayasa herhangi bir uluslararası anlaşmadan üstün bir belgedir. Bu yüzden, bir gün tekrar fikirlerini değiştirecekleri durumda olmak istemiyoruz ve eylül ayında attığımız adımları tekrarlamak zorunda kalmak istemiyoruz.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu

Reklam Engelleyici Algılandı

Lütfen reklam engelleyiciyi devre dışı bırakın!