
Yerini Bilen İnsanlar Toplumu Yormaz
İnsan, hem varlığının merkezindedir,
hem de çoğu zaman sorunlarının kaynağıdır.
Toplumları yoran şey; bireyin kendini tanımadan,
sınırlarını bilmeden,
yetenekleriyle yüzleşmeden hareket etmesidir.
Eğer herkes kendi yerini bilerek yaşasaydı,
bu hayatta yorgunluk değil, denge olurdu.
Bu yazıda, “yer bilmek” meselesine
psikoloji biliminin temel taşları üzerinden yaklaşmak istiyorum.
Kendini tanımak;
neyi yapabileceğini,
neyi yapamayacağını,
nerede susman,
nerede konuşman gerektiğini bilmektir.
Bu farkındalık;
sadece bireyin değil,
toplumun da psikolojik dengesini doğrudan etkiler.
Alfred Adler, bireyin varoluşunu
topluluk duygusu üzerinden açıklar.
Bu duygu;
bireyin toplum içinde sorumluluk alması,
katkı sağlaması
ve birlikte yaşamayı öğrenmesiyle ilgilidir.
Ancak bu katkı,
kapasiteyle orantılı olmalıdır.
Herkesin aynı anda her şeyi yapmaya çalıştığı bir düzende kaos doğar.
Çünkü yetenekle yük eşleşmediğinde, adaletsizlik ortaya çıkar.
Toplumda bir birey;
kendi yeterliliğini doğru analiz etmeksizin
liderlik iddiasında bulunuyorsa
veya bilgi sahibi olmadığı konularda kalabalıkları yönlendirmeye çalışıyorsa,
bu yalnızca zihinsel bir kirlilik yaratmakla kalmaz,
aynı zamanda kolektif yorgunluğun da başlıca nedenlerinden biri olur.
Birçok kişi, içten içe duyduğu yetersizlik hissini
bastırmak için haddinden fazla sorumluluk alır
veya uzmanı olmadığı konularda görüş bildirir.
Bu, psikolojide “telafi edici davranış” olarak adlandırılır.
Kendini değersiz hisseden biri,
toplum içinde daha görünür olmak için konuşur.
Ama bu konuşma; bilgiyle değil,
çoğu zaman bastırılmış kaygılarla yapılır.
Bu bireyler aslında kalabalıkları değil,
kendi iç boşluklarını ikna etmeye çalışır.
Ancak bu sırada sosyal çevreyi yorar,
ilişkileri tüketir.
Bu yüzden bireyin kendi değersizlik duygularıyla yüzleşmesi,
sınırlarını tanıması,
yalnızca kendisi için değil,
toplum sağlığı için de elzemdir.
Herkes yerini bildiğinde,
toplumun zihinsel yükü hafifler.
Kitle iletişim araçları sayesinde herkesin her şey hakkında konuştuğu,
herkesin bir “uzman” kesildiği bir çağda yaşıyoruz.
Sonuç: Dikkatimiz darmadağın.
Gerçek uzmanlar sessiz kalırken,
en yüksek sesi çıkaranlar kitlelerin zihnini işgal ediyor.
Oysa herkes yerini bilseydi,
sahici insanlar sahnede olurdu.
Ve toplum, daha az yorgun düşerdi.
Olgunluk, yalnızca yaşla gelen bir şey değildir.
Olgun birey;
haddini bilendir.
Konuşması gereken yerde konuşur,
susması gereken yerde susar.
Yöneteceği kadar sorumluluk alır,
kaldıramayacağı yükleri başkasına bırakır.
Bu bir bencillik değil,
bilgeliktir.
Çünkü herkesin her şeyi yapması gerekmez.
Ama herkesin, kendine uygun olanı hakkıyla yapması gerekir.
Sağlıkla kalın.
Uz. Klinik Psikolog
Gülfer Tek