
Gaziantep’te, kış yemeklerinin vazgeçilmezi olan kurutmalıklar da 5 aylık maratonun sonuna yaklaşılıyor. Her yıl Haziran ayından Kasım ayına kadar süren kurutmalıklar da dönem sonu yaklaşırken, kurutmalık işi yapanların son umudu ise çöl sıcakları oldu.
Güneşin en zirveden vurduğu alanlara kurulan ‘çatı’ ismi verilen düzeneklere kadınların imece tarzı ile dantel üzere işleyerek dizdiği biber, patlıcan, kabak ve domates 15 gün ile 30 gün ortasında güneşte kurutularak mutfaktaki yerini alıyor. Kentin coğrafik işaretli eserleri ortasında bulunan patlıcan kurutmalığı başta olmak üzere biber ve kabak kurutmalıklarına Avrupa ve dünyanın çeşitli ülkelerinden talep oluyor.
Son kurutmalıkları güneşe çıkarttıklarını söz eden Fevzi Karakuş, hazırlanan eserlerin 7 lira ile 10 lira ortasında satıldığını söyledi.
Eserlerin yurt içinde olduğu kadar yurt dışında da talepler olduğunu söz eden Karakuş, “Kurutmalık yapmaya 6’ıncı ayda başlarız. 11’inci ayın sonuna kadar kurutmalıklarımızı yaparız. Birinci önce yeşilbiberden başlar, kuruturuz. Ondan sonra kırmızıbiber, daha sonra sivri tatlı biber, patlıcan ve kabakları kuruturuz. Kuruttuğumuz eserleri depoya katarız ve talep doğrultusunda müşterilere satarız. Bir yılda 70-80 ton eser kurutuyoruz. Yurtdışına ve yurtiçindeki çeşitli illere satıyoruz. Düzine olarak satıyoruz. Fiyatlar günlük değişiyor bazen bir düzine 10 TL’den satılıyor bazen de 7 TL’den satılıyor” dedi.
“Tarladan, güneşe 5 evrede kurutmalık”
Yılın 6 ayında bu şekilde çalıştıklarını belirten Karakuş, “Yani yazın çalışıyor, kışın yatıyoruz. Düzgün kötü bu işle uğraşıyoruz, bu işi yapmasak öbür ne yapabiliriz? 15 – 20 kişi çalışıyoruz, oyucular hariç onlarla birlikte 50-60 kişi oluyoruz. Kurutmalık eserler bu zamanlarda 15 gün içerisinde kuruyorlar. Kışa yaklaştıkça kuruma zamanı artıyor, 9’uncu aydan sonra eserlerin kuruması 1 ay kadar sürüyor. Eserler bu hale gelmeden önce 5-6 etaptan geçiyor. Tarladan toplanıyor, komisyoncuya gidiyor, komiteciden, meyve zerzevat haline gidiyor oradan da bize geliyor. Bizde kurutup, satıyoruz” sözlerini kullandı.
Kışın okula gittiğini yazın ise kurutmalıkta ailesine yardım ettiğini kaydeden Gizem Aslan, kendilerini en çok zorlayanın aşırıcı sıcaklar olduğunu belirtti.
Ekmek parası peşinde koştuklarını tabir eden Aslan, “Kurutmalık yapıyoruz. Burada emekçi olarak çalışıyoruz, ekmek paramızın peşinde koşuyoruz. Olağanda öğrenciyim, okul okuyorum. Güneşin altında çalışmak çok güç. Yani bu kaidelerde, bu sıcaklıkta çalışmak çok sıkıntı. Eserler bize geliyor, bizde onları serip kurutmaya bırakıyoruz. Tonajına göre kaç saat çalışacağımız muhakkak olmuyor. Bazen akşama kadar çalışıyoruz, bazen de çok kısa sürüyor. Dediğim üzere tonajına göre belirli oluyor kaç saat çalışacağımız. Şuan konutta oturmak varken burada çalışmak çok zor” halinde konuştu.
En çok acı biberde zorlandığını belirten Aslan, “Tatlı biber yaparken hiçbir külfet olmuyor ancak acı biber yaptığımız zaman ellerimiz yanıyor. Acıdan korunmak için eldiven takıyoruz, güneşten korunmak için de şapka takıyoruz, kıyafetlerimizi bunlara göre ayarlıyoruz” dedi.
Biberin konutlarda oyulup geldiğini söz eden Ali Mustafa Aslan, gelen eserleri çatı ismi verilen düzeneğe sermekle işe başladıklarını kaydederek, “15 gün içerisinde kuruyor. Kuruduktan sonra iplerini kesiyoruz, satışa hazır hale getiriyoruz. Güneşten dolayı zorlanıyoruz. Ailecek çalışıyoruz. Bu işin sıcak ve acı biber zamanında zorluğu var. Acı biberden kollarımız yanıyor, ondan da eldivenlerle korunmaya çalışıyoruz. Tonaj az geldiği zaman kısa müddette yapıp gidiyoruz kolay oluyor. Tonaj çok geldiği zaman ise akşama kadar çalışıyoruz bu da güç oluyor. İp başı çalışıyoruz. Bir ip sermeden 30 kuruş kazanıyoruz. Tonajına göre günlük 50-60-70 TL ortasında çıkarımız oluyor” diye konuştu.